Sık sık Yahudi yerleşimcilerin baskınlarına uğrayan Harem-i İbrahim Camisi’nin müdürü Gassan er-Recebi, fanatik Yahudi yerleşimcilerin camide sahne kurup, konser düzenlemesiyle yükselen tepkileri ve İsrail’in Filistinlilere yönelik baskıcı uygulamalarını değerlendirdi.
Recebi, “10 günlüğüne Harem-i İbrahim’i bizden çalıyorlar ve Harem’in kutsallığını ihlal ederek içeride dans ve eğlence eşliğinde Talmudik törenler yapıyorlar. Bu görüntüler servis edildi. Herkes işgalci İsrail’in Müslümanların ibadet hakkına saygı göstermediğini ve mekanın kutsallığını ihlal ettiğini görmüş oldu.” diye konuştu.
İsrail’in “oldubitti uygulamalarla” Harem-i İbrahim Camisi’ni Müslümanlardan koparmaya çalıştığını belirten Recebi, “Sadece ekim ayında Harem-i İbrahim’de yaklaşık 50’den fazla kez ezan yasaklandı. Her yıl ise yaklaşık 700 ezan yasaklanıyor.” dedi.
Caminin yüzde 63’lük kısmının İsrail kontrolünde olduğunu, müezzin odasının Harem-i İbrahim’in İsrail kontrolündeki bölümünde yer aldığını söyleyen Recebi “Müezzin çoğu kez darbediliyor, hakarete ve aşağılanmaya maruz kalıyor. Ayrıca önünde Hz. Muhammed’e küfür edilip, Kur’an-ı Kerim parçalanıyor.” diye konuştu.
İşgalci İsrail’in, İslami olan ya da İslam’ı çağrıştıran her şeye bilinçli olarak zarar verdiğini kaydeden Recebi, 1994’te Harem-i İbrahim’e yapılan silahlı saldırıyı hatırlattı ve “Katliam sırasında katil ilk önce imamı hedef almış ve onu öldürmek istemişti. Burayı ziyaret ederseniz mihraptaki mermi izlerini görebilirsiniz. Katil bilinçli olarak ilk mermileri imama doğru sıkmıştı ancak Allah imamı muhafaza etti.” dedi.
Recebi, Harem-i İbrahim Camisi içinde Yahudilerin, konser verip dans ettiği görüntülere işaret ederek, “Müslümanların namaz kıldıkları halılara ayakkabılarıyla basıyor ve Harem-i İbrahim’e açık saçık giyinen kadınlar getiriyorlar.” şeklinde konuştu.
Filistinlilerin su içeceği bardağı bile kontrol ediyorlar
Harem-i İbrahim’de yaşanan İsrail zorbalığının hayal edilemez boyutlara ulaştığını belirten Recebi, en basit ihtiyaçların bile karşılanamaz durumda olduğunu kaydetti. Recebi, “İsrail güçleri birçok kez Harem-i İbrahim’e içecek su bardakları sokmamızı yasakladı. İsrail, Filistinlilerin içme suyu bardakları ve abdesthane malzemeleri gibi günlük temel ihtiyaçlarına bile müdahale edip, kontrol ediyor.” dedi.
Recebi, caminin özellikle erkek ve kadın abdesthanelerinin periyodik olarak bakım ve onarıma ihtiyacı olduğunu aktararak, “İşgalci İsrail, bakım ve onarımı engelliyor. Yerdeki karoların bakımlarının yapılmasını, Harem-i İbrahim’de şu ana kadar kullanılan en eski minber özelliğini taşıyan ve yaklaşık bin yıllık geçmişi olan Selahaddin minberinin onarılmasını engelliyor.” ifadesini kullandı.
İsrail’in her türlü İslami sembol ve işarete savaş açtığını kaydeden Recebi, “Osmanlı, Emevi, Memlük ve Fatimi başta olmak üzere farklı dönemlere ait olan yazıtların restore edilmesini de engelliyorlar.” diye konuştu.
Recebi, İsrail’in, bölgedeki İslami eserleri Talmudik eserler olarak gösterme çabası içinde olduğunu anlatarak “İsrail, Filistinli olan her şeyi çaldı. Şimdi de İslami camileri çalıp onları sinagoga çevirmeye çalışıyor.” dedi.
Filistinlilere yönelik uygulamalarda çifte standart var
İsrail’in baskıcı ve ayrımcı uygulamalarının sadece Harem-i İbrahim ile sınırlı olmadığını caminin bulunduğu Halil kentindeki Müslümanların da bu uygulamalardan etkilendiğini ifade eden Recebi, şöyle devam etti:
“Her istekleri İsrail güçlerince yerine getirilen Yahudi yerleşimciler ile şahsi ihtiyaçlarına bile çok meşakkatli yollarla ulaşabilen Filistinlilere yönelik davranışta çifte standart uygulanıyor. Halil’in kadim belde sakinlerine karşı açık bir ayrımcılık uygulanıyor. Nitekim günlük ve şahsi ihtiyaçlarını zorlu sürecin sonunda ve omuzlarının üzerinde kadim beldeye getirebiliyorlar. Buna karşın, bölgedeki Yahudi yerleşimciler, otomatik silahı ve özel aracıyla denetleme olmaksızın istediği şekilde ve vakitte gezip dolaşabiliyor.”
Recebi, çifte standart uygulamaların yanı sıra İsrail’in bölgenin demografik yapısını da değiştirmeye çalıştığına dikkati çekerek, “İsrail’in amacı kesinlikle güvenlik değil, onun asıl amacı Filistinlileri göçe zorlamak ve buraya, hak sahibi olmayan Yahudi yerleşimcileri yerleştirmek.” ifadesini kullandı.
Tüm sıkıntılara rağmen Filistin halkının, topraklarına bağlı kalmaya ve kutsal mekanlarına sahip çıkmaya kararlılıkla devam edeceğini vurgulayan Recebi, “Filistinlilere, deyim yerindeyse Allah tarafından olağanüstü bir güç verilmeseydi, işgalci İsrail’in çektirdiği bu kadar çile ve sıkıntılara dayanamazdı.” diye konuştu.
Harem-i İbrahim Camisi’ne yönelik ihlaller
İşgal altındaki Doğu Kudüs’te bulunan Mescid-i Aksa’nın çevresi olarak kabul edilen El Halil kentindeki Harem-i İbrahim, Mekke’deki Mescid-i Haram ve Medine’deki Mescid-i Nebevi ile Mescid-i Aksa’dan sonra en kutsal dördüncü cami kabul ediliyor.
Caminin altında yer alan mağarada Hazreti İbrahim ve eşinin kabirlerinin yanı sıra Hazreti İshak, Hazreti Yakup, Hazreti Yusuf ve eşlerinin mezarları bulunuyor.
İsrail’in 1967’den beri işgal altında tuttuğu Batı Şeria’nın El Halil kentinde bulunan cami, 25 Şubat 1994’te sabah namazını kılan Müslümanların üzerine ateş açan Baruch Goldstein adlı Yahudi fanatiğin eyleminden sonra kapatılmış ve yeniden açıldığında ise yarısından fazlası Yahudilere tahsis edilmiş şekilde ikiye bölünmüştü.
Tarihe “El Halil Camii (Harem-i İbrahim) Katliamı” olarak geçen saldırıda 29 Filistinli hayatını kaybetmiş, 150’den fazla kişi yaralanmıştı.
Caminin bölünmesinin ardından, Hazreti İshak ve eşinin bulunduğu kabirler Müslümanlara ayrılan kısımda kalmış, diğerleri ise Yahudilere ayrılan ve sinagoga çevrilen bölümlerde bırakılmıştı.
Bölünmüş kısımlar yılda onar gün karşılıklı olarak Müslüman ve Yahudi ziyaretçilere açılıyor. Buna göre, Yahudilerin dini bayramlarında cami olan kısım Yahudilere, Müslümanların dini bayramlarında da sinagog kısmı Müslümanlara tahsis ediliyor.