Uluslararası Kriminal Polis Teşkilatı’nın (Interpol) kırmızı bültenle aradığı uyuşturucu baronu Sırbistan vatandaşı Zeljko Bojanic’in 4 Kasım’da İstanbul Sarıyer’de saklandığı villada sahte pasaportla yakalanması, gözleri Türkiye’deki yabancı mafya sorununa çevirdi. Son dönemde Türkiye, yabancı mafya infazlarına sahne oldu. Bu infazlar, yabancı kökenli suç örgütü liderlerinin Türkiye’yi merkez olarak kullandığı yorumlarına neden oluyor. Özellikle Azeri, Rus ve Balkan kökenli suç örgütlerinin Türkiye’de faaliyet göstermeye başladığı gözlemleniyor.
Yabancı suç örgütlerinin takip edilmesi konusunda bir zafiyet olabileceğini düşünen eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, tedbir alınmasını istiyor. Eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş ise yabancı mafyanın Türkiye’ye gelmesinde kara paranın girişine izin verilmesinin etkisi olduğuna işaret ediyor.
İranlı uyuşturucu kaçakçısı Zindaşti
Türkiye, son yıllarda birçok yabancı suç örgütü liderinin adının karıştığı olayla gündeme geldi. Bu konuda en dikkat çeken örnek Naci Şerif Zindaşti.
İranlı uyuşturucu kaçakçısı, 2007 yılında İstanbul Büyükçekmece’de ele geçirilen 75 kilogram uyuşturucu nedeniyle tutuklandı. Zindaşti, Ergenekon soruşturması kapsamında “terazi” kod adıyla gizli tanık yapıldı, ardından tahliye edildi. 2017’de husumetlisi olduğu Orhan Üngan’ın avukatı Kudbettin Kaya’nın öldürülmesi olayında suçlandı. Bu cinayetin ardından tutuklanan Zindaşti, İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimi Cevdet Özcan’ın verdiği şaibeli bir kararla tekrar tahliye edildi ve kayıplara karıştı. Açığa alınan ve halen yargılanan hâkim Özcan ifadesinde tahliye kararı için AKP’li Burhan Kuzu’nun devreye girdiğini öne sürdü.
Zindaşti’nin kızı ve şoförü, 2014’te Büyükçekmece’de öldürüldü. Aynı dönemde Hollanda’da uyuşturucu ticaretinin kilit ismi Aliekber Aygün, İstanbul’da trafik ışıklarında beklerken infaz edildi. Zindaşti’nin kızının öldürülmesinin azmettiricisi olarak kırmızı bülten ile aranan İlhan Ünğan ise Kadıköy’de 2019 yılında öldürüldü. Cinayetin arkasında Zindaşti’nin olduğu iddia edildi.
İstanbul-Antalya hattında Azeri mafya hesaplaşması
İstanbul ve Antalya kentleri ise mafya infazlarına da sahne oldu. Azeri suç örgütü üyesi Ali Gamidov, 2013 yılında İstanbul Bahçeşehir’de lüks bir villada öldürüldü. Cinayet şüpheli olarak Azerbaycanlı bir başka suç örgütü lideri Rövşen Caniyev gösterildi.
Caniyev, Interpol tarafından aranırken İstanbul’a geldi. 18 Ağustos 2016’da iki kişi, Beşiktaş’ta bulunduğu sırada Rövşen Caniyev’i uzun namlulu silahlarla infaz etti. Cinayetten yine başka bir Azerbaycanlı mafya lideri olan “Lotu Quli” lakaplı Nadir Salifov sorumlu tutuldu. Antalya’da emekli özel harekât polisleri tarafından korunan 49 yaşındaki Azeri suç örgütü lideri, 2020 yılında bir koruması tarafından öldürüldü. Azerbaycan’da hapis yattıktan sonra Türkiye’ye gelen ve 2018’de yakalanarak sınır dışı edilen Salifov’un daha sonra yasa dışı yollardan yeniden Antalya’ya geldiği anlaşılmıştı. Salifov’un Dubai’de bulunan Sedat Peker’le fotoğrafları ortaya çıkmıştı. Salifov’un kardeşi Namık Salifov ve Kazak mafya lideri Vahşi Arman, Alaattin Çakıcı’yı ziyaret etmiş ve kaftan hediye etmişti.
Ekim 2022’de ise Caniyev’in adamlarından Azerbaycan uyruklu Elnur Gasimov İstanbul Ataşehir’de öldürüldü.
Antalya’nın Kemer ilçesinde yaşayan ve Rusya’da “Gia Kutaisi” olarak tanınan Gürcistan uyruklu mafya lideri Gayoz Zviadadze Longinozovich de evinde kar maskeli kişilerce 2018 yılında infaz edildi.
Sırp mafya lideri İstanbul’da öldürüldü
Türkiye, yalnızca Rus veya Azeri kökenli mafya gruplarının hesaplaşma alanı haline gelmedi. Balkan kökenli mafya liderleri de Türkiye’de boy gösterdi. İstanbul Şişli’de 7 Eylül 2022’de Sırbistan kökenli suç örgütü liderlerinden Jovan Vukotiç öldürüldü. 2018’de Türkiye’den sınır dışı edilen ve uyuşturucu ticaretine adı karışan Vukotiç’in 2021’de yeniden İstanbul’a geldiği tespit edildi. Vukotiç’in Karabağ kökenli mafya grubu Kavac çetesi tarafından öldürüldüğü belirlendi.
Cinayetin ardından Kavac’ın liderleri Radoje Zivkovic ile Zdravko Perunovıc’ın arasında bulunduğu 10 kişi gözaltına alındı. Cinayetin taşeronluğunu ise suç örgütleri lideri Binalı Camgöz ve Barış Boyun’un üstlendiği ve adamlarını görevlendirdiği iddia edildi. Camgöz, Karabağ’da, Boyun ise İtalya’da tutuklu bulunuyor.
Yabancı mafya neden Türkiye’ye geliyor?
Peki son yıllarda yabancı suç örgütlerinin hedefinde neden Türkiye var? Uzmanlar, konuyu DW Türkçe’ye değerlendirdi.
Eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, İstanbul’un metropol bir kent olduğuna işaret ederek “Çok fazla insan hareketliliği var. Buraya her türlü insan geliyor. Bunlar arasında mafya unsurları da var” diyor. Uzun zamandan beri, yabancı mafya gruplarının Türkiye’ye gelişinde artış yaşandığını belirten Avcı, “Sovyet Rusya ülkeleri, Balkanlar, Araplar ülkelerinden çıkar amaçlı suç örgütleri geliyor. Devletin bunları hassasiyetle izlemesi, tedbir alması ve bunlara yönelik çalışma yapması gerekiyor” diye konuşuyor.
Türkiye’ye yönelik insan hareketliliğini anımsatan Avcı, turistlerin yanı sıra Suriye, Afganistan gibi savaştan kaçanların, sosyal çalkantıların olduğu İran’dan gelenlerin olduğuna işaret ediyor ve “Türkiye’ye yönelik insan göçü var. Sosyal çalkantılar dolayısıyla insan hareketi var. Bu da ne oluyor; İstanbul gibi büyük metropollere yoğunlaşma oluyor” tespitini yapıyor.
“Yabancı mafyayı izlemede zafiyet olabilir”
Devletin Gülen yapılanması ve PKK gibi örgütlere yoğunlaştığını anlatan Avcı, Türkiye’de günlük siyasi gelişmelerin istihbarat örgütlerini etkilediğini düşünüyor. Bunun devletin yabancı mafya gruplarını görme ve hazırlık yapma konusunda zafiyet oluşturabileceğini kaydeden Avcı, şu değerlendirmeyi yapıyor:
“O yapı hükümetin anlayışına, durumuna göre çalışıyor. Onun da ötesinde sadece ülke güvenliğine, suç gruplarına göre yoğun hazırlık yapılması, plan yapılması, tedbir alınması, uygun organizasyonlar oluşturulması, istihbarat kanallarının açık tutulması gerekiyor. O konuda bir zafiyet olabilir. Bir eksiklik olabilir. Bizim istihbarat günlük ihtiyaçlara daha çok koşuyor. Bu da yabancı mafyanın daha az görülmesine, daha az kaynak ayrılmasına neden olabilir.”
Avcı, son yıllarda sıcak paranın ülkeye girişi için uygulanan politikaların yabancı suç örgütlerinin gelişini kolaylaştırıp kolaylaştırmadığı sorusuna ise “İnsanların geliş gidişlerinin kolaylaştırılmasının belli etkisi vardır. Türkiye’deki yabancıların geliş-gidişleri, vize politikasının seyahatleri belli oranda etkiler” yanıtını veriyor.
Eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş
Cevat Öneş: Hukukun olmadığı yere mafya girer
Eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş de “Mafya nasıl ortamları ister, suç örgütleri nerede daha rahat hareket eder?” sorusunu soruyor. Öneş, “Hukuksuzluğun, adaletin olmadığı yerlerde. Devlet organları içinde bağlantı kurabildikleri yerlerde mafya siyaset ilişkilerinin bürokrat ilişkilerinin daha rahat yapılabildiği yerlerde hareketli olurlar. Faaliyetlerini yürütürler” tespitini yapıyor.
Maalesef Türkiye’de devlet-siyaset-mafya ilişkileri konusunda birçok iddia ortaya atıldığını ancak bunun üzerine gidilmediğini belirten Öneş, DW Türkçe’ye şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Yargı, emniyet olsun veyahut da diğer bürokratlarla bağlantılı olsun, arzu etmediğimiz şartlar Türkiye’de gelişti. Ve denetlenemeyen hesap sorulamayan bir yapı ile karşı karşıyayız. Bunu genel olarak ifade ettiğimiz zaman demokratik sistemin zayıflaması, yargı sistemi üzerindeki siyasal baskılar, bürokrasi ile olan bu tip suç örgütlerinin liderlerinin bağlantıları ve Türkiye’de özellikle ekonomik açıdan ortaya çıkan sonuçlar, genel buhran durumu, kayıt dışı ekonomi; kara paranın sisteme girmesi durumunu yarattı. Bu konuda Meclis’e verilen araştırmalardan sonuçlar elde edilemedi. Devletin kurumsal yapıları, itirafların takibini yapmadı. Hukuksuzluğun, adaletsizin derinlik kazandığı bir ortamda, son günlerde örneklerini gördüğümüz gibi mafya grupları Türkiye’yi çatışma alanı gördü. Bu suç örgütü grupları, özellikle uyuşturucu konusunda Türkiye’yi yalnızca bir köprü olarak, geçiş yolu olarak değil pazar bakımından, üretim bakımından yerleşilen bir yer olduğu görüyor.”