en iyi casino siteleri deneme bonusu
istanbul escort istanbul escort bayan
Turgay Beşyıldız Cemse Hayrettin’i yazdı

Turgay Beşyıldız Cemse Hayrettin’i yazdı

ABONE OL
20 Haziran 2023 16:29
Turgay Beşyıldız Cemse Hayrettin’i yazdı
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Dinlemek için tıklayınız

Trabzon’un Gazipaşa Mahallesi’nde 1931 yılında doğan, Trabzonspor Kulübü’nün neredeyse her kademesinde görev yapan önemli isimlerden biriydi.

Futbol oynadığı dönemlerde, güçlü fiziğiyle toplara iyi vuran ve uzun top atan özelliğe sahip bir oyuncuydu.
İngiltere’de Nottingham Forest menajeri Brian Clough, 1991 yılında bu ülkedeki bir seminerde; kısa ve yerden oynanmalı önerisine karşı, uzun toplarla futbol oynama ısrarına karşı tepkisini dile getirirken, şöyle demişti: “Tanrı futbolu gökte oynamamızı isteseydi; oraya da çim saha koyardı.” Yani, gökyüzüne benzettiği uzak mesafelere, futbolda pas atılmasına karşı, bir fikirdi bu. Tabi günümüz futbolunda bunun ne kadar geçerli oda ayrı bir konu… Sanırım futbol oynamak için, bırak Trabzon’u ya da Türkiye’nin içini, ‘Haydi deseler’, ‘’He0r zaman Mars’a bile giderdim.” diyenlerdendi, kim mi? Cemse Hayrettin.
*
Başlayıp bitirdiği okul Cudibey İlkokulu…
Ömrü boyunca zaman zaman dost sohbetlerinde sigara ve alkole ağırlık verdiği de olurdu. Ama bilseydi ki bunlar onun ilerleyen yıllarda akciğerinde problem yaratacak, Trabzon’un eski göğüs hastalıkları, şimdiki adıyla Ahi Evren Hastanesi’ndeki bahçeye bakan bir odasında son nefesini verecek, belki de bunlara başlamadan o zaman vedalaşırdı.
Futbola İdmangücü’nde başladı.
Bu kulüpte kaptanlığa kadar yükselen Şiranlı, sol bek, libero mevkilerinde görev yaptı ve şampiyonluklar yaşadı.
Oynadığı dönemlerde başarılı bir grafik çizen ve çevresince çok sevilen Şiranlı, 1952 yılında 21 yaşında Beşiktaş’a transfer oldu. Ancak bir yıl sonra tekrar yuvaya döndü. İdmangücü’ne yani.
Yeşil-beyazlılara yeniden dönen Şiranlı, Trabzon Karması’nda 1955 yılında Cumhuriyet Kupası’nda forma giydi. Vatani görevini ünlü Yavuz Gemisi’nde yaparken, Denizgücü’nün de formasını giydi.
Trabzonspor’u ve futbolunu geçmişten beri yakından takip eden ve iyi bilen isimlerden arşivci, nam-ı diğer tabelacı Coşkun Akyüz Kuruçeşme semtindeki evinde anlatıyor: “Hayrettin ağabey, o zamanki ismiyle santraf mevkiinde oynuyor. İdmangücü’nde kaptan. Bir İdmangücü-Orduspor karşılaşması, Orduspor’da meşhur bir santrafor var, birazda iri yapılı ve sert biri adı: Kara Ali… Benim Kaplan Dayımda İdmangücü’nde oynuyor. Bir pozisyonda Kaplan Dayım, Kara Ali‘ye direk kafayı çaktı. Kara Ali’de, dayımın peşine yattı. Dayımda direk, korner bayrağına yakın bir yerde duran Hayrettin Ağabeye doğru koştu arkasına sığındı. Hayrettin Ağabey de onlara doğru hırsla koşarak gelen Ali‘ye seslendi:
‘Aliiiii… Aliiiii… rahat bırak çocuğu!’ Ali durdu, kafasını dayıma çevirdi:”Sen görürsün!” dedi. Parmağını sallaya salaya geri döndü gitti. Yani o zamanlar Kaptan Hayrettin dediğin zaman bi dakika duracaktın. “
Çoşkun Akyüz devam etti; “ 1955li yıllardı. Yine İdmangücü’nde meşhur Kaplan Dayım da oynuyor, şimdiki sol içte. Hayrettin Ağabey onun arkasında sol bekte forma giyerdi. Avni Aker Stadyumu, ilk eski adıyla Trabzon Şehir Stadyumu olarak yeni hizmete girmişti. İdmangücü-Yalıspor maçı var. Sahada kavga çıktı. Trabzonspor’un eski soyunma odasının çıkışındaki korner bayrağının dibinde, Yalıspor’da forma giyen bir arkadaşı ona küfür etti. Oda bir yumrukla arkadaşının korner bayrağının üzerinden piste fırlattı. Tabi ilerleyen yıllarda barıştılar. Aslında hayatta pek kavga etmiş bir insanda değildir Hayrettin Abi. Bunu niye anlattım? Çoğu bilmez, Hayrettin Abi futbol oynadı ama asıl branşı boksördür. Bir dönem boks sporuyla da yakından ilgilenmişti.“
*
O yıllarda, Boztepe mevkiin de Amerika’nın üssü vardı. O kışlada çok güçlü motorlara sahip Cemse marka kamyonlar vardı. Bu yüzden Hayrettin Şiranlı da futbol oynadığı dönemlerde çok güçlü kuvvetli olduğu için, onu hep Cemse marka kamyona benzetmişler ve bu yüzdende lakabı Cemse Hayrettin olarak kalmıştı.
Trabzonspor’un o dönemlerde yıllarca malzemeciliğini yapan Mehmet Yazıcı ( Kuş Mehmet) derki; ” Hayrettin Abi, aut atışı kullanırken rakip takımın kalecisi önüne baraj kurdururdu.” Esprili ve düşündürücü de olsa, Kuş Mahmet’in (Yazıcı) bu lafı, bence futbol literatürüne girecek bir cümle.
Futbolun dışında atletizm dalında da boy gösteren Şiranlı, yüksek atlama, 100 metre koşu ve gülle atma branşlarında da dereceler aldı. 1959 yılında aktif spor yaşamını bırakan Şiranlı, 1960 yılından sonra İdmangücü’nde Hayri Gür Hocanın yardımcı antrenörlüğünü yaptı. Daha sonrada İdmangücü’nün antrenörlüğünü yapan Şiranlı, 1966 yılında kurulan Kırmızı – Beyazlı Trabzonspor Takımı’nın teknik kadrosunda Hayri Gür Hocanın yardımcısı oldu. Bu yardımcı antrenörlük görevi değişik teknik adamlarla birlikte 1975 yılına kadar devam etti. Neredeyse 9 yıl, Trabzonspor’da en uzun süre görev yapan yardımcı antrenör o oldu. Bu rekor halen daha ondadır.
Trabzonspor’un, zamanın zorlu rakiplerinden olan bir Orduspor deplasmanında, en önemli oyuncusu Ali Kemal’in ayağı kırılmıştı. Sedye ve ambulansın olmadığı dönemlerdi. Hayrettin Ağabey takımın masörü idi. Yedek kulübesinden koşarak, yerde yatan Ali Kemal Denizci’yi sırtına almış ve onu hastaneye getirecek taksiye kadar taşımıştı. Bu fotoğrafta bir ertesi gün ki gazetelerde, boy boy yer almıştı. O fotoğrafın aynısı yıllar sonra, Ali Kemal Denizci gibi Trabzonspor’da da forma giyen kardeşi Osman Denizci için de yaşandı ve görüntülendi. Cemse Hayrettin, bir maçta da aynı şekilde Osman Denizci’yi sırtlamış, ambulansa kadar taşımıştı.
Şimdi her şey var ama çok kaliteli futbolcu yok. Yardımcı Antrenör olduğu dönemde futbolcular‘’Hayri Baba ‘’diye seslendikleri Hayrettin Ağabeylerine, yıllar ilerledikten sonra, masör de olmayınca ‘’ Hayri Baba, bana masaj yapar mısın?’’ demeye utanmaya başlayınca, yönetim çareyi buldu. 1976 yılında masörlük kursu için Romanya’ya gönderildi. Kursu başarı ile bitirip döndükten sonra, yardımcı antrenörlük yaptığı takımda yıllarca da masörlük yaptı, masörlük mesleğini 1984 yılına kadar aralıksız sürdürdü. 1984 yılından sonra Trabzonspor kulübünde, gıda satın alma memurluğuna getirilen Şiranlı, bu görevini de bir müddet sürdürdü.
*
Sırasıyla Trabzonspor, Sebat Gençlik, Erzurumspor, Antalyaspor, PTT ve tekrar Erzurumspor takımlarında forma giyen en büyük oğlu Ufuk Şiranlı babasıyla bir anısını şöyle anlattı: “Bir sezon Erzurumspor’a transfer olduğumu öğrenince, oraya gitmeden bana dedi ki, Erzurum’a gidince beni herkese sorarsın herkes tanır beni oralarda selamımı söylersin. Ben de tebessüm ettim babama, kendi kendime de acaba sallıyor mu diye de, içimden geçirdim hani. Ardından Erzurum’a gittim, benim Hayrettin Şiranlı’nın oğlu olduğumu öğrenenler, babama selam gönderirdi, baktım ki babam doğru diyor. Babam için öyle düşündüğüm için kendimden utanmıştım. Neredeyse herkes tanıyordu babamı. Trabzon’a izinli döndüm ve rahmetliye espri yaparak takıldım ona dedim ki ; Evet baba doğru söylüyormuşsun seni herkes tanıyormuş Erzurum’da, iyi güreşçiymişsin. ” dedim ve beraber gülüştük.
Anlatmaya devam etti “Trabzonspor’da oynarken babamda takımda masör olarak görev yapıyordu. Babam oyuncu arkadaşlarıma masaj yapardı ama ben yaptırmazdım tabi ayıp olur diye, çaktırmadan kaçardım kendi kendime bir köşede yapardım. Bana hiç karışmazdı idmanlarla, maçlarla ilgili, oynadığım futbol ile de ilgili evde bile olumlu ya da olumsuz yorum yapmazdı. Başka takımlarda forma giydiğim dönemlerde ise oynadığım futbola her zaman karışmıştır.’’
Ufuk Şiranlı’da, 1987 yılında kırmızı kart cezalısı olduğu bir hafta izinli olarak Erzurum’dan Trabzon’a dönerken, Kop Dağı’nda karlı ve tipili soğuk bir havada, bir sabah yolcu otobüsüyle yaklaşık 500 metrelik bir uçuruma yuvarlanmış, otobüs içindeki 9 kişiden, biri muavin 5 kişi hayatını kaybetmişti. Kendi dahil diğer 3 kişi yaralı olarak kurtulmuştu. Ufuk’ta, Erzurum Tıp Fakültesi’nde okuyan İzmirli bir kız öğrenciyi de kurtararak zor şartlarda uçurumdan tırmanarak yola çıkmış, arada bir çok seyrek geçen araçlardan biri tarafından fark edilerek, son anda donarak ölmekten kurtarılmıştılar ama vücudunda yaralar, çıkıklar ve kırıklar yüzünden aylarca tedavi görmüş ve futbol hayatı sona ermişti.
Ne ilginç ki; aynı benzer kaderi bu kazadan yıllar önce aynı yol güzergahında Cemse Hayrettin yaşamıştı. Sanırım 1975’li yıllar idi. Trabzonspor takımı Erzurum’da bir yaz sıcağında sezon başı kampından dönerken, Maçka- Hamsiköy’den inişe geçtiklerinde, önlerinde 4 kişilik bir aileyi taşıyan otomobil uçurumdan uçmuştu. Hemen otobüsten inip yardıma koçan Trabzonspor kafilesinden sağ bek rahmetli Şener, malzemeci Kuş Mehmet ve Cemse Hayrettin, uçurumdan aşağı zorlukla inmiş ve araçtan yaralı kurtulan anne, kızı tekrar sağa sola tutunup tırmanarak yolun üstüne taşımış ve takımın otobüsüyle hastaneye getirmişlerdi. Araçtaki baba ve oğlu ise hayatını kaybetmişti.
*
Hayrettin Şiranlı, genelde lacivert takım elbisesini giyerdi. O takım elbisesini çok severdi, içten beyaz gömlek ve özellikle beyaz çorap modaydı o dönem, ayakkabıları her zaman boyalı ve cilalıydı, uzun boyluydu ve hep şık giyerdi. Az ve öz konuşmasıyla tanınan Hayrettin Şiranlı için, onu iyi tanıyanlar söyler durur hep, Hayrettin Ağabey eşine ve çocuklarına çok düşkündü ama hayatta en çok annesini sevmişti.
Annesi, O yıllarda Trabzon’da PTT binasının biraz aşağısında toptancılar vardı, orada kaldırımda seyyar olarak tezgahta kumaşlar satardı.
Gazipaşa Mahallesi’nde babadan kalma arsasını kat karşılığı, zamanın müteahhitlerinden Trabzonspor yönetim kurulu eski üyelerinden Utku Bozoğlu almış ve evlerinin altından yol geçirmek kaydıyla, üç katlı ev yapmışlardı. Şimdi o katların her birinde evli çocukları ikamet ediyor.
O yıllardan bir anısını anlattılar, paylaşayım; 1957 yılında, çok kaliteli bir lig olan, Trabzon Futbol Amatör Ligi’nin ikinci yarı karşılaşmalarında, İdmangücü, İdmanocağı’nı 2–1 yenerek öne geçmişti. İdmangücü’nün ciddi olarak bir tek Doğanspor maçı kalmıştı. Eğer İdmangücü bu maçta en azından berabere kalırsa, puanlar eşit hale gelecekti ve İdmanocağı averaj ile şampiyon olacaktı. İdmanocağı’nın önde gelen isimleri, rahmetli kuzenler Ali Naci Karanis ve Trabzonspor kurucularında yirmi kişiden biri olan Nihat Karanis idi. İdmanocağı’nı şampiyon yapabilmek için o zaman fazla ilgi gören bir cinci hocaya başvurmuşlar. Bu hoca da Akçaabatlı Sirimoğlu ismiyle tanınan biri idi. Bunu, Karanis’ler bir hafta boyunca tabiri caizse yıkamışlar, yağlamışlar beslemişler. Niye? İkna edip muska yazdırmak için! Bu işin ne olduğunu rahmetli olmadan Hayri Babaya da sormuşlar. Hayri Baba da, yaslanmış arkasına dökülmüş “ Bir gün Nihat ağabey beni iş yerinde ziyarete geldi. Ana adı, baba adı, doğum tarihi vs. gibi bir sürü sorular sorup cevap aldı. Meğer ben nereden bileyim ki, bunları muska yaptırmak için soruyor. Bir kısım İdmangücülü oyuncuya da yazılan bu muskalar, onların gidiş geliş kulvarlarına, Trabzon Şehir Stadyumu’nun kale direklerinin diplerine yerleştirilmiş.’’
Bu konuyu, Nihat Karanis de şöyle tamamlamış; ‘’Güya İdmangücü’nü muska yapan Sirimoğlu hoca ile bağlayacakta, İdmanocağı şampiyon olacaktı! O maçı muska olayını bilmeden bende izlemiştim ama maç 5-0 bitmişti. İdmangücü üçüncü golü penaltıdan kaydetmişti. Penaltıyı Hayri Baba kullanmıştı. Cinci hoca, Ali Naci Karanis ile Nihat Karanis’e okuyup bağlıyorum, merak etmeyin toplar dışarı, auta çıkacak diye de söylemiş! Onlarda topun nasıl dışarıya çıkacağını “pür” dikkat beklerken, İdmanocağı defansının elemanları, topu hep kendi iç filelerden almıştı. arkaya döndüklerinde ise ne hoca, ne de muska, boşuna dememişler sadece Allah’a dua diye…’’
Bunu bilakis vefat etmeden meclislerde Nihat Karanis ve Cemse Hayrettin karşılıklı oturup anlatır, etraflarında onları dinleyenlerde, kahkahalar atarak gülüşürlermiş.
*
Haliyle Bordo Mavili kulüpte; ilerleyen yıllarda emekli de olan Hayrettin Şiranlı, nam-ı diğer Cemse Hayrettin’in yanı sıra ‘Hayri Baba’ lakabıyla da anılırdı. Oldukça kilolu ama sevimli olan Sunay Altan Hanım ile evliydi. Mahalleli ona Altan teyze diye seslenirdi. Eşi Altan Hanım da kendisinden 10 yıl sonra vefat etmişti. Değişik firmalarda çalışan Ufuk, Bahri ve Turgut isminde üç yetişkin erkek çocuk ve kız-erkek toplam yedi de torun sahibiydi.
Tedavi gördüğü son haftalarda en son ziyaretçileri ise o sezon Trabzonspor’da forma giyen oyuncular olmuştu. Bendeniz de o gün, yaygın medyadaki en önemli gazetelerinden Güneş Gazetesi’nin muhabiri olarak yanlarındaydım. Tedavi gördüğü hastanenin arka bahçeye bakan odasında, ziyaret amacıyla kapıdan içeri ardı sıra giren bordo mavili oyuncuları, en önde Orhan Çıkrıkçı(Büyük Orhan) olmak üzere, birden bire oyuncuları karşısında gören Hayri Baba duygulanınca, hasta yatağında biraz doğrulup gözyaşlarını tutamadığına tanık oldum.
Cemse Hayrettin, bu ziyaretten bir kaç gün sonra, soğuk bir 19 Mart 1999 günü, 68 yaşında vefat ettiğinde ardında en büyük sermaye olarak, önemli anılar, hak edilen saygılar, değer verilen sevgiler ve vakur duruşlar bırakmıştı.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP