Günümüzden yaklaşık 12 bin yıl önce, Ortadoğu’da yaşayan göçebe avcı-toplayıcı topluluklar insanlık tarihinin en önemli dönüşümlerden birini gerçekleştirerek bulundukları yerde kalmaya ve tarımsal üretim yapmaya başladı.
Şu ana dek yayınlanan en büyük eski insan genomu derlemelerinden biri de dahil olmak üzere, daha eski iki DNA araştırması, bölgeye yerleşen avcı-toplayıcıların kimliği üzerine odaklanmıştı.
TARIMSAL ÜRETİM ORTA DOĞU’DA BAŞLADI
Arkeolojik ve genetik kanıtlar, insanların ilk olarak Orta Doğu’da tarımsal üretime başladıklarını gösteriyor. Sonraki dönemde dünyanın diğer bölgelerinde de bağımsız biçimde gerçekleşen bu geçiş süreci ‘Neolitik Devrim’ adıyla bilinir ve evcilleştirilen ilk bitki ve hayvan türleriyle ilişkilidir.
Antik genomlar üzerinde gerçekleştirilen daha eski araştırmalar, farklı genetik miraslar barındıran ve coğrafi açıdan birbirinden farklı olan avcı-toplayıcı gruplarını içeren Orta Doğu çiftçilerinin karmaşık kökenlerine işaret etmekteydi.
Avrupa’daki ilk tarım toplulukları çoğunlukla şu anda Türkiye’nin bulunduğu Anadolu yarımadasındaki çiftçilerden oluşuyordu. Almanya’da bulunan Bern Üniversitesi’nde bir nüfus genetikçisi olan Laurent Excoffier, “Peki bu insanlar Anadolu’ya ve Avrupa’ya göç etmeye ve tarımı yaymaya başlamadan önce ne oldu?” diye soruyor.
Excoffier öncülüğündeki bir araştırma ekibi bu sorunun yanıtını bulmak için ilkel çiftçilerin Avrupa’ya ulaştığı ana göç yollarından biri olan Tuna Nehri boyunca, güneybatı Asya ve Avrupa’da yaşayan 15 avcı-toplayıcı ve ilkel çiftçinin genomlarını inceledi. Eldeki kalıntılar, batı Anadolu’da bulunan ilk çiftçi köylerinden bazıları da dahil olmak üzere, pek çok farklı arkeolojik alandan elde edildi.
Araştırmacılar, eski gen haritalama çalışmalarında ender biçimde görülen ‘yüksek kapsamlı’, yani ‘yüksek kaliteli’ gen haritaları ortaya çıkardılar. Bu adım, normalde biraz daha eksik genomlara dayanan daha önceki DNA araştırmalarının kapsamı dışında kalan nüfusun büyüklüğünde görülen değişimler gibi demografik ayrıntılar hususunda da veri toplamalarına olanak sağladı.
KARIŞTIRMA VE EŞLEŞTİRME
Excoffier’in öncülüğündeki ekip, tarih öncesi Anadolu çiftçilerinin, Avrupa ve Orta Doğu’dan gelen farklı avcı grupları arasında yinelenen karışımdan ortaya çıktıklarını tespit etti. Bu gruplar ilk kez günümüzden yaklaşık 25 bin yıl önce, son Buz Devri’nin zirvesi yaşanırken bölündüler. Ekibin yaptığı modelleme, batılı avcı-toplayıcı gruplarının iklimin ısındığı dönemde, yeniden toparlanmadan önce neredeyse bir soy tükenişi yaşadığını ortaya koyuyor.
Excoffier’in ekibi, ilk kez Anadolu’da ortaya çıkmalarının ardından, erken tarım topluluklarının yaklaşık 8 bin yıl önce harekete geçerek bir atlama taşını andıran biçimde batıya, Avrupa’ya doğru ilerlediklerini saptadı. Yerel avcı-toplayıcılarla nadiren karıştılar. Excoffier, “Tarımı daha da batıya taşıyan unsur, insanların, yani tarım topluluklarının yayılmasıydı” diyor. Araştırması 12 Mayıs’ta Cell adlı dergide yayınlandı.
Ekibin ulaştığı bulgular, 5 Mayıs’ta bioRxiv adlı ön-baskı sunucusunda yayınlanan ve tarih öncesini araştıran bir gen haritalama çalışmasının ortaya koyduğu bulgularla da örtüşüyor. Kopenhag Üniversitesi’nde paleogenetikçi olan Eske Willerslev’in öncülüğündeki bir ekip, bu döneme dair en büyük ve en geriye giden genom araştırması dahilinde, 317 avcı-toplayıcı ve ilkel çiftçinin Avrasya’nın dört bir yanından toplanan genomlarını sıraladı.
BALKANLAR’DAN 8 BİN 700 YIL ÖNCE GÖÇ
Bu araştırma aynı zamanda doğulu ve batılı avcı-toplayıcı grupları arasında yaşanan çok eski bir bölünmeyi de ortaya çıkarıyor ve Anadolu çiftçilerinin yaklaşık 8 bin 700 yıl önce Balkanlar’dan başlayarak Avrupa’ya doğru gerçekleşen göçünün izlerini sürüyor. Willerslev, bir dergide yayınlanmasından önce araştırma hakkında yorum yapmaktan kaçınıyor.
Londra’da bulunan Francis Crick Enstitüsü’nde paleogenetikçi olarak görev yapan Pontus Skoglund, yeni araştırmaların, daha önce yalnızca geniş hatları belirlenen ve kısmen düşük kapsama sahip az sayıdaki genoma dayanan araştırmalara kıyasla, tarımın doğuşuyla ilgili daha ince ayrıntıları ortaya koyduğunu dile getiriyor. “Bu makalelerin her ikisi de eski DNA’ların bir adım sonra olması gereken yeri gösteriyor.”