Sinema sektörünün olduğu kadar toplumsal her kesimin ya da iştigal alanının daimi başlıklarından biri “kimlerden kurtulmalıyız” olmalı.
Zira her alanın kendini kemireni, içerden çürüteni, hasetten çatlayanı, gelişime mani olanı, her şeyi sahipleneni var.
Haliyle, sinema bazı sinemacılara bırakılmayacak kadar önemlidir, demekten kendimi alamıyorum. Her meselede olduğu gibi tedaviden bahsetmeden önce teşhisi doğru koymak gerek. En başta altını çizelim; söz konusu sinema ve sanat olunca bütün kesin ibareler boşa düşebilir. Kesinliğin, netliğin, son kararın, ulaşmışlığın olduğu yerde sanat biter. Üretim durur. Kendini tekrar etmek başlar. Arayış sona erer. Kim, kime, farkında olmadığı ne söyleyecektir ki üretsindir! Teknik meseleler ayrı elbet. Daha çok içerik, anlam ve duygudan bahsediyoruz. Elbette bunlar teknik ile birlikte somutlaşır. Ama bu durum farklı.
MADDE MADDE SIRALAYALIM:
Sinema sektörünün, endüstrisinin, ailesinin, camiasının, cemaatinin, topluluğunun en belirgin ‘kurtulma adayı’ her şeyi bilen kişidir. Çünkü bu şahıs hiçbir şeyi beğenmez, kimseye destek olmaz, eleştiriye gelmez, kendi fikri yoktur, sürekli alıntı yapar, zihinleri zehirler. Kendisinden kurtulunuz.
KERAMETİ KOLTUĞUNDAN MENKUL KİŞİ.
“Bu şahıs buraya nasıl gelmiş” dediğiniz kişidir. Güç zehirlenmesini baştan sona yaşar. Kimseye güvenmez. Kimseye güvenilmemesi gerektiğini düşünür. Kimseye güvenilmemesi gerektiğini telkin eder. Ne olursa olsun kendini koruman gerektiğini vaz eder. Elbette bu durum da bürokratik katılık diye bildiğimiz meseleye varır. Film çekmekten daha önemli şeyler olduğunu düşünür fekat bunlar insani konular değildir.
“BU İŞİ HERKES YAPAMAZ, YAPMAMALI” diyen kişiyi atlayamayız.
Sinema sanatının seçkin yanı olduğunu düşünür, bırakın izleyeni üretenin bile seçilmesi gerektiğini anlatır. Elbette bu seçimi de kendisi yapar. Sinema tarihini ezbere bilir! Kimlerin iyi film yaptığını her fırsatta söyler. Ki, sayıları 3-4’ü geçmez. Diğer filmlerin ve sinemacıların ‘çöp’ olduğunu vurgular. Esasında kendisiyle ilgili bir şeyler söylemektedir ama neyse…
DİĞERİNE DÜŞMAN!
Sinemanın ticari tarafında olanın bağımsız yapımlara ve yaklaşımlara, sanat tarafında olanın da ticari tarafa düşmanlığıdır… Her iki kişi de benzer üsluptadır. Biri az izlenen filmlerin yapılmaması gerektiğini söyler, diğeri ise sadece izlenmek için yapılan filmlerin gereksizliğinden dem vurur. Her ikisi de ‘en iyi film’ adına konuşur.
MÜKEMMELİYETÇİ!
Böyle desek de esasında mükemmeliyetçilik olarak nitelendirilen şey kendine ket vurmaktır. En iyisini yapmak için bekler. En iyisini yapacağına inanır ama en iyisini yapmak için de hep bekler. Neyi beklediğini sorarsanız, en vurucu ya da başarılı olanı beklediğini söyler. Zira kendisine güvenir ama zamanı vardır. Bu yüzden de yıllarını kaybeder. Nice kıymetler böyle heba olur. Aslında bu kişiden kurtulmaktan ziyade, bu kişiyi kendinden kurtarmalı.