Başkent Üniversitesi Uluslararası Finans ve Bankacılık Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şenol Babuşçu, ekim ayına doğru üç haneli enflasyonu görme olasılığının yüksek olduğunu vurgulayarak, “Enflasyon şu anda ucu açık bir şekilde yükselmekte nerede zirve yapacağı ise merak konusu” dedi.
Yaşanan yüksek enflasyon döneminde firmaların finansal olarak ne durumda olduğunun henüz bilinmediğine dikkat çeken Babuşçu, “Bir süre sonra pek çok firmanın yaşadığımız ekonomik ortamda farkında bile olmadan zor duruma düşmesi kaçınılmaz olacak” ifadesini kullandı.
Kur artışı sürecek
Cumhuriyet’ten Şehriban Kırıç’a konuşan Babuşçu, kurları dengeleyici kalıcı önlemler alınmadığı taktirde kur artışının süreceğini söyleyerek şöyle konuştu:
Türkiye’de kur ekonomi ile ilgilenen herkesin öncelikli konusu haline gelmiştir. Bu durum, doğrudan konuyla ilgili kişilerde olduğu gibi sıradan vatandaşta da böyledir. Kurdaki hareketler makro ekonomik dengeler açısından da önemlidir. Döviz kurları enflasyonun belirleyicilerinden biridir. Özellikle 2018 sonrası kurlarda bir dengesizlik durumunun giderek arttığını görüyoruz.
Burada yapmamız gereken temel tespit, kuru belirleyen esas faktörün ülkenin makro ekonomik dengelerinin durumu olduğudur. Ülkemizde 2018 sonrası kurdaki dengelerin bozulmasında dış konjonktürün yanında, içte de 2018 öncesi yıllarda başlayan ekonomik dengelerdeki bozulmalar ve ekonomik disiplinden uzaklaşma esas nedendir. Bu bozulmalar 2018 sonrası kuru etkilemiş, kurdaki oynaklık ise daha sonra ekonomik dengelerdeki bozukluğu daha da artırmıştır. Bugün geldiğimiz noktada ise döviz kurlarının, kendi dengeleri içinde değil alınan baskılayıcı önlemlerle sıçraması önlenmektedir.
Son günlerde ise kurda bir hareketlenme görülmektedir. Bu durum baskı ile kuru durdurmanın zorluğunu göstermektedir. Ayrıca enflasyonun geldiği seviye düşünülecek olursa TL’nin yabancı paralar karşısında reel olarak değer kazanmasına yol açtığından bir düzeltme zorunlu hale gelmekte ve bu yönde baskı artmaktadır. Alınan önlemlere baktığımızda Ülkemizde kuru düşürmeye yönelik atılan tek adım kur korumalı mevduattır. Bu ürün gerçek ve tüzel kişilerin dövize talebini azaltmaya ve tüketilmiş olan rezervleri güçlendirmeye yönelik atılmış bir adımdır. Ancak gerçekte kur sorununu çözebilecek bir adım değildir. Çünkü sürdürülebilirliği soru işaretidir. Kurun düzeyini belirleyen pek çok faktör vardır. Ülke ekonomisini kalıcı iyileştirici hiçbir şey yapılmazken kuru sadece bu ürün ve bunun alt kırılımlarını yaratarak, biraz da serbest kur sistemine uymayan uygulamalar getirerek kontrol altında tutmak mümkün değildir ve yaşadığımız yaklaşık 5 aylık süreç bunun gerçekleşemeyeceğini göstermiştir. Bu 5 aylık dönemde hedeflenen rezerv artışı sağlanamamıştır. Kur yükselmeye devam etmiştir. Enflasyon kontrol altına alınamamış tam tersine iyice kontrolden çıkmıştır.
Enflasyonda gerçekleşen yüksek oranlar hedeflenen düşük değerli rekabetçi kur olgusunu ortadan kaldırmaktadır. Nitekim bir yıl öncesine göre kur artışı ile yıllık enflasyon oranları birbirine yakındır ve bu da kur üzerinde baskı yaratan bir durum haline gelmiştir.
Kur bugün sürekli yukarı yönlü baskı yapmaktadır ve kamu satışlarının da katkısıyla sabit tutulmaya çalışılmaktadır. Ancak ekonomiyi güçlendirici önlemler alınamadığı için yukarı yönlü baskının önümüzdeki dönemde sona ermeyeceği de görülmektedir. Kurları dengeleyici kalıcı önlemler alınmaz ve kur artışları engellenemez noktaya gelirse enflasyona etkisi yüksek olacaktır. Kur korumalı mevduat ödemeleri nedeniyle bütçe üzerinde yük çok artacaktır. Ayrıca gerek kamu gerekse özel sektör yabancı para borç ödemelerinin maliyeti çok artacaktır. Son olarak çeşitli projelere yabancı para üzerinden verilen garantili ödemelerin kamu üzerindeki yükü de fazla olacaktır. Bütün bunlar zaten sorunlar yumağı haline gelen ekonomimizi daha da sorunlu hale getirecektir.
Enflasyon ekimde 3 haneyi görecek
Enflasyondaki gidişatı değerlendiren Babuşçu ekim ayına doğru üç haneli enflasyonu görme olasılığının yüksek olduğunu belirterek şöyle devam etti:
Enflasyon şu anda ucu açık bir şekilde yükselmekte olup nerede zirve yapacağı merak konusu olmaktadır. Açıklandığı üzere TCMB enflasyon tahminini % 48’e yükseltti. TCMB’nin bu konuda her zaman çok iyimser olduğunu ve sürekli güncelleme yaparak oran yükselttiğini düşünürsek 2022 enflasyonunun oldukça yüksek bir seviyede gerçekleşeceğini söylemek zor değildir.
İktidar tarafındaki yetkililerin kimilerince mayıs ayı sonrası kimilerince de Kasım ayı sonrası enflasyonda düşüş başlayacaktır. Öncelikle halen herhangi bir gerileme yönlü işaret vermeyen fiyat artışlarını dikkate aldığımızda yılın son aylarına kadar enflasyonda bir gerileme beklemek hayalcilik olmaktadır. Enflasyon oranlarına baktığımızda TÜİK’in nisan ayı verilerine göre yıllık enflasyon tüketici fiyatlarında yüzde 69,97 oldu. Aylık bazda ise yüzde 7,25’lik artış görüldü. Üretici fiyatlarındaki yükseliş ivmesi de devam etti. Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE) nisanda bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 121,82 arttı. Aylık bazda artış ise yüzde 7,67 oldu. Üretici fiyatlarındaki yıllık yükseliş oranı Mart 1995’ten bu yana kaydedilen en yüksek oran oldu. Bu durum bize Ülkemizde fiyat artışlarının düşüş göstermeden aynı hızda devam ettiğini söylemekte. Önemli bir nokta da Tüketici Fiyat Endeksindeki (TÜFE) artış devam ederken ÜFE’de de aynı artış hızının sürmesi. Her ikisinin birlikte hızlı yükselmesi, önümüzdeki dönemde TÜFE’de yüksek artışın devam edeceğinin sinyallerini vermekte. ÜFE-TÜFE arasındaki artış oranı farkı Nisan’da yüzde 52’lik bir orana ulaşmış durumda. Bu durum TÜFE’nin yukarı yönlü hareketinin süreceğinin haberini vermekte.
Yine diğer önemli bir nokta, nisanda TÜFE hesaplamasında TÜİK’e göre bile endekste kapsanan 409 maddeden, 337’sinin ortalama fiyatında artış gerçekleşmiş olması. Bu durum, fiyat artışlarının genele yayıldığının ve gelecekte durdurmanın çok zor olacağını bize gösteriyor. Dolayısıyla TÜİK rakamlarıyla bile Ekim ayına doğru üç haneli enflasyonu görme olasılığımız çok düşük değil. Sadece 2021 yılında Kasım ve özellikle de Aralık enflasyonunun çok yüksek gerçekleştiğini düşünürsek baz etkisiyle son iki ayda bir miktar düşüş olabilir. Ancak enflasyon Ülkemizde maalesef bir kısır döngüye haline gelmiştir ve fiyat artışları zincirleme şekilde birbirini etkilemektedir. Ayrıca toplumun bütün kesimlerinde ekonomiye olan güven kaybı nedeniyle de gelecek beklentileri bozulmuştur.
Buna karşılık sadece kur artışını engellemeye dönük birkaç cılız önlem dışında da ekonomi yönetimince alınan hiçbir önlem bulunmamaktadır. Kur artışı enflasyonun bir nedenidir ancak tek nedeni değildir. Dolayısıyla ekonomi yönetimince büyük ümit bağlanan ve sabırsızlıkla beklenen yılın son aylarındaki baz etkisine bağlı düşüşün kayda değer olup olmayacağı da şüphelidir.