Türkiye, 13 Kasım’da 2022‘de, İstiklal Caddesi üzerinde meydana gelen bombalı saldırı ile sarsıldı. Terör örgütü PKK/YPG tarafından düzenlenen saldırıda 6 kişi yaşamını yitirirken; 2’si ağır 81 kişi de yaralandı.
Patlama sonrası cadde yayalara kapatıldı. Bölgeye çok sayıda sağlık ve güvenlik ekibi sevk edilirken, patlamadan yaklaşık 1 saat sonra Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) patlamaya yayın yasağı getirdi.
İstanbul’da uzun bir aradan sonra gerçekleşen bu yıkıcı terör saldırısı, Türkiye gibi dünyanın da gündeminde üst sıralara yerleşti.
ANKARA’NIN “SERT ÜSLUBUNUN” ARKA PLANI
RIA ajansı için Taksim saldırısı üzerinden Türkiye-ABD ilişkilerinin yorumladığı bir analiz kaleme alan Rus gazeteci Dmitry Bavyrin, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu‘nun saldırı sonrası ABD’yi yüksek tondan eleştiren açıklamalarını, “Türk hükümeti tarafından alınan koordineli pozisyonlar” olarak tarif etti.
Bavyrin, sözlerine şöyle devam etti, “Modern Türkiye tam olarak bir imparatorluk değil, ama öyle hissediyor, öyle olmak istiyor. İmparatorluklar suçlu aramaz, çıkarlarına göre suç atar. Ankara da derhal, daha önce görülmemiş sertlikte bir üslupla Washington’u suçladı…”
“SADECE PAZARLIK YAPMIYOR”
Çavuşoğlu’nun Rusya’ya yönelik destek ve teşekkür açıklamalarına da dikkat çeken Bavyrin, sözlerine şöyle devam etti:
“Bir müttefiki sivillere yönelik bir terör saldırısı düzenlemekle suçlamak çok ağır bir ithamdır (…) ABD elbette Kürtlere askeri talimatlar vermek de dahil olmak üzere yardım ediyordu, bunu oldukça açık bir şekilde yapıyordu. Ancak yakın zamana kadar Suriye’deki Kürtlere, Türkiye hariç ‘tüm etkili güçler’ yardım ediyordu…”
“Şüpheli Albashir’den Birleşik Devletler hükümetine bir ip çekmek için biraz niyet gerekiyor” diyen Bavyrin’e göre, “[Bu ip] Türklerin elindeydi, bu yüzden Hercule Poirot’nun her zaman yapamadığı gibi [ABD’nin] iplerini birkaç saat içinde çektiler. Şimdi ise taraflar bir anlaşmaya varmış gibi görünüyor […] Erdoğan sadece pazarlık yapmıyor, Erdoğan gergin…”
SEÇİM GERGİNLİĞİ VE ABD İLE İLİŞKİLER
Erdoğan’ın gerginliğinin sebebinin temelinde, yaz aylarında yapılacak cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri olduğunu söyleyen Bavyrin’e göre, “Erdoğan’ın eski ortakları ve şimdiki düşmanları olan Kürtlerden Gülen’e kadar tüm taraflar seçimlere hazırlanıyor. Aynı zamanda iktidarın bir ayağı eksik, zira daha önce halk, ekonomik büyümeyle ilişkili güç olarak iktidardaki AKP’ye istekli bir şekilde oy veriyordu, ancak o büyüme de bir yıldır enflasyona yeniliyor…”
Öte yandan, ABD Başkanı Joe Biden ve Cumhurbaşkanı Erdoğan
“İki lider daha önce duyurulmamış ya da ima dahi edilmemiş görüşmeler gerçekleştirdiler. Görüşmeler özeldi ve Türk tarafınca açıklandığı üzere konu, İstanbul’daki terör saldırısıydı. Taraflar daha sonra, birbirlerinden memnun görünerek ayrıldı. Hatta Biden; her ne kadar iki hükümetin şu anda pek çok sorunu ve işbirliği için de çok az alanı olduğu herkesçe bilinse de Erdoğan’ı, ‘tahıl anlaşmasını kolaylaştırdığı’ için övdü…”
“BATI İLE NİHAİ KOPUŞUN ANAHTARI”
Bavyrin yazısını şöyle bitirdi:
“ABD gerçekten [Erdoğan’ın] iktidarına levye sokmaya çalışır ve otoritesini zayıflatmaya başlarsa, Batı ile nihai kopuş [Erdoğan’ın] hayatta kalmasının tek anahtarı haline gelecektir. […] Birinci Soğuk Savaş’ın başlangıcında, Türkiye üzerindeki rekabet Washington ve Brüksel lehine sonuçlandı. Şimdi İkinci Soğuk Savaş’ın başlangıcındayız, ancak rekabetin sonucu aynı olmak zorunda değil…”