İstiklal Caddesi’nde 6 kişinin hayatını kaybettiği, 81 kişinin yaralandığı patlama sonrasında, önce RTÜK yayın yasağı getirdi, ardından Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) internet ve sosyal medya platformlarında ‘bant daraltma’ uygulaması yaptı.
İfade Özgürlüğü Derneği’nden Prof. Dr. Yaman Akdeniz, “İstanbul’daki bombalı saldırı sonrasındaki bant daraltma uygulaması, tamamen Cumhurbaşkanlığı ve BTK Başkanı üzerinden keyfi bir şekilde yürütülen ve ancak sansür olarak tanımlanacak bir uygulamadır. Hukukumuzda, OHAL temelli bu tip uygulamalar asla olmamalıdır. Demokratik toplumlarda, keyfi bir şekilde toplumun, özellikle İstanbul’daki bombalı saldırı gibi toplumu yakından ilgilendiren olaylara ilişkin olarak haber ve bilgi edinmesinin geçici olarak olsa dahi keyfi bir yaptırım mekanizması ile engellenmesi asla kabul görmez” dedi.
ANKA’nın aktardığına göre Akdeniz’in açıklaması şöyle:
MEVZUATTA BANT DARALTMA İÇİN GENEL BİR YASAL DAYANAK YOK: “İstanbul’daki bombalı saldırı sonrasında sosyal medya platformlarına uygulanan bant daraltma yaptırımı ve vatandaşların haber ve bilgi edinme haklarının engellenmesinin yasal dayanağı çok soruluyor. Kısa cevap; Türk mevzuatında bant daraltma için genel bir yasal dayanak yok. Fakat mevzuatta, ‘bant daraltma’ yaptırımının keyfiyete izin verecek şekilde ve sansür amaçlı kullanılmasına izin veren yasal bir düzenleme mevcut. Bu düzenlemenin tarihçesi OHAL dönemindeki KHK’lara kadar uzanıyor.
Ağustos 2016 içinde ve OHAL devam ederken 671 sayılı KHK ile 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu’nun Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun yetkisi ve idari yaptırımlarla ilgili 60. maddesine 10. paragraf eklendi. Bu madde ile Cumhurbaşkanlığı’na geniş yetki verildi. Bu bağlamda Cumhurbaşkanlığı, milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak gerekli gördüğü tedbirleri alıp BTK’ya bildirebiliyor. BTK Başkanı da Cumhurbaşkanlığı tedbirlerine ilişkin kararını derhal işletmecilere ve erişim sağlayıcılara bildiriyor. Bu kararın gereği, derhal ve kararın bildirilmesi anından itibaren en geç 2 saat içinde yerine getiriliyor. Bant daraltma uygulaması da bu şekilde yapılıyor.
TAMAMEN GİZLİ BİR ŞEKİLDE YAPILIYOR: Uygulamada aslında hakim onayı şartı var. Madde, ‘Bu karar, 24 saat içinde sulh ceza hâkiminin onayına sunulur. Hâkim kararını 48 saat içinde açıklar, aksi halde karar kendiliğinden kalkar’ diyor. Fakat kısa süreli bant daraltma uygulamalarında hakim onayına gerek kalmıyor. Dolayısıyla kısa süreli genel bant daraltma uygulamalarında Cumhurbaşkanlığı karar veriyor, BTK Başkanı uyguluyor ve fakat 24 saat dolmadan hakim onayına gitme şartı yok. Hakime gitseler de onay alınacak, ama o zaman kararlar denetime açılacak. Denetim ise istenmiyor.
Hakim kararlarına itiraz edilebilir, itirazlar reddedilse bile Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapılabilir, hatta gerekirse AİHM’ye kadar gidilebilir. Elektronik Haberleşme Kanunu’nda yer alan bu yetki ile bant daraltma uygulaması tamamen gizli bir şekilde yapılıyor.
Ayrıca 5651 sayılı Yasa’da, sosyal medya platformları ile ilgili olarak, eğer yükümlülüklerini yerine getirmezler ise bant daraltma cezası ve hatta Elektronik Haberleşme Kanunu’nda da şebekeler üstü hizmet sağlayıcıları için bant daraltma cezası var.
SANSÜR OLARAK TANIMLANACAK BİR UYGULAMA: Fakat İstanbul’daki bombalı saldırı sonrasındaki bant daraltma uygulaması, tamamen Cumhurbaşkanlığı ve BTK Başkanı üzerinden keyfi bir şekilde yürütülen ve ancak sansür olarak tanımlanacak bir uygulamadır. Hukukumuzda, OHAL temelli bu tip uygulamalar asla olmamalıdır. Demokratik toplumlarda, keyfi bir şekilde toplumun, özellikle İstanbul’daki bombalı saldırı gibi toplumu yakından ilgilendiren olaylara ilişkin olarak haber ve bilgi edinmesinin geçici olarak olsa dahi keyfi bir yaptırım mekanizması ile engellenmesi asla kabul görmez.”