CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ordu’da, muhtarlar, STK Temsilcileri ve Kanaat Önderleri Buluşması’nda konuştu.
Kılıçdaroğlu, fındığa 14 yıldır aynı fiyatın verildiğini, kanunda olmasına karşın milli gelirden üreticiye teşvik verilmediğini söyledi.
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından satır başları şöyle:
“Uzun vadeli ve sağlıklı bir planlama yapmamız lazım. Türkiye’de ne kadar fındık üretiliyor, yıllık geliri nedir? Biz bunu kaça satarız? Bunun planlamasını yapmamız lazım. Fındığı katma değeri yüksek ürüne dönüştürmemiz lazım. Eğer oraya dönüştürebilirsek üretici de çok kazanır. Türkiye’deki sanayici de fındığı işleyen sanayici de çok kazanır. 14 yıldır aynı, fiyat yanlış hatırlamıyorsam 170 lira veriyorlar. Fındıkta 14 yıldır aynı fiyat bu teşvik midir? Tarım kanunu 21. maddesi aynen şöyle söyler, ‘her yıl üreticiye milli gelirin en az yüzde biri oranında teşvik verilir’, verilebilir değil, verilir diyor ama bugüne kadar 2006’dan bugüne kadar hiçbir zaman yüzde bir verilmedi. Bunun bu kanun maddesinin uygulanması lazım.
‘FINDIK BU BÖLGENİN STRATEJİK ÜRÜNÜDÜR’
Çiftçi kayıt sistemine göre 43 ilde 735 bin hektarlık alanda 400 bin fındık üreticisi var. Bunların tamamı TBMM’de görüşülmesi için önergeler verildi CHP tarafından, fakat fındık üreticisinin sorunlarının TBMM’de tartışılmasını AKP ve MHP reddetti. Fındık bu bölgenin stratejik ürünüdür. İktidarımızda fındık üreticisi hak ettiği geliri alacaktır. Adalet mi? Adalet budur.
‘BURNUNDAN FİTİL FİTİL GETİRECEĞİM’
2018’de yeni bir sisteme geçtik. Bu sistem kimin için çalışıyor? Kimlere çalışıyor? Bunun sorgulanması lazım. 84 milyon insan hep beraber bir avuç insana çalışıyoruz. Milyar dolarlık ihale yapıyorsunuz. Çağırıyorsunuz dostunuzu, partinize yardım edeni ‘Sana bu ihaleyi verdim’ diyorsun. Adrese teslim iş yapıyorsun. Adam ‘param yok’ diyor. ‘Git dışardan borç al ben garanti olacağım’ diyor. Devletin hazinesini garanti gösteriyorsunuz. Ayrıca, bir de dolar ve Euro bazında gelir garantisi veriyorsunuz.
İktidar değişir birisi gelir bizden hesap sorar diye, yetkili mahkemeleri İngiliz mahkemeleri yapıyorlar. Bunların hepsi sözleşmelerde var. Söz veriyorum bu haksızlığı ve adaletsizliği ben çözmezsem, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyenlerin burnundan fitil fitil getirmezsem ben niye siyaset yapıyorum getireceğim.
‘GÜREŞÇİNİN BANKA YÖNETİMİNDE NE İŞİ VAR?’
Devlet liyakatle yönetilir, devlet ahlakla yönetilir, devlet bilgi ile yönetilir, devlet birikim ile yönetilir. Liyakat nedir biliyor musunuz? Bir örnek vereceğim. Devlette memur olmanız için KPSS sınavına gireceksiniz, sınavı kazanacaksınız, memur olarak atanacaksınız. Belli bir süre stajınız olacak, sonra şef olmak için 7-8 yıl memuriyet yapacaksınız. Şeflik sınavına girecekseniz. En düşük kademe şef olacaksınız. Bakan olmak için iki şeye ihtiyaç var İlkokul diploması ve savcılıktan iyi hal kağıdı. O kadar. O yüzden siyasetle devlet yönetimi ayrıdır. Partiler devleti yönetmek üzere gelirler, devlet olmak için değil. Biz niye diyoruz ‘devlette liyakat olsun’ diye. Güreşçinin banka yönetiminde ne işi var? Arkeologun Merkez Bankası’nda ne işi var?
‘BEN BÜROKRATLARI TEHDİT ETMİYORUM’
Bir kişi çıkıp da her şeyi ben biliyorum derse; bilin ki o adam hiçbir şeyi bilmez. Liyakatın olmadığı yerde devlet çürümeye başlar. Ben bürokratları tehdit etmiyorum; “Yasalara, kanunlara, adalete uyun” diyorum.
Siyaset kurumu halkına hesap vermek zorundadır. Milletin ödediği vergilerin nereye harcadığının hesabını veremeyen bir siyasi iktidar malı götürüyordur arkadaşlar. Temiz bir siyaset harcadığı her paranın hesabını millete verir değil mi? Para kimin parası? Milletin parası, ‘hesabını vermem’ diyor. Köprüyü kaça yaptın diyoruz? ‘gizli’ diyor. Niye gizli? Parayı ben ödüyorum, niye gizli?
‘RÜŞVET ALAN ADAMDAN BÜYÜKELÇİ OLUR MU?’
Rüşvet alan adamdan büyükelçi olur mu? Büyükelçi hem devlet hem de hükümeti temsil eder. Üç yere yapılacak atama son derece önemlidir. Büyükelçi atıyorsunuz, rüşvet aldığı yüzde yüz belli. Yabancı ülke de biliyor rüşvetçi olduğunu.
Ülkücü- milliyetçi olarak kendisini tanımlayan kardeşlerime de sesleniyor. Eğer ülkücülükse, ben asla rüşvet alan birisinin arabasında Türk Bayrağı taşımasını kabul edemem.
Toparlanmamız lazım. Çok sorunumuz var. Hepsi çözülebilir. Müthiş bir dinamik yapımız var. Önlerindeki tek engel siyaset kurumu.
‘ALTILI MASAYA BAKAN HER BİR VATANDAŞ ORADA KENDİ TEMSİLCİSİNİ GÖRÜYOR’
Altılı masaya bakan her bir vatandaş orada kendi temsilcisini görüyor. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti devletinin, Devlet Planlama Teşkilatı’nı kapattılar. Plansız bir ülke olur mu? Plan ne demektir, geleceği hesaplamak demektir. En yetkin kişiler planlama kurumunda çalışırlar. Devleti çökerttiler.”