İYİ Parti Antalya Milletvekili Uğur Poyraz, bu yıl 60’ıncı kez düzenlenmesi planlanan Altın Portakal Film Festivali’nin iptal edilmesiyle ilgili açıklama yaptı.
‘ALTIN PORTAKAL’I CUMHURİYETİMİZİN 100’ÜNCÜ YILINDA DÜZENLEYEMİYOR OLMAK HAZİNDİR’
Poyraz, “Altın Portakal Film Festivali, Antalya’mızın ve ülkemizin dünyaya mal olmuş ortak bir değeridir. Titizlikle korumamız gereken bu değerin ehliyetsiz yöneticiler, art niyetli paydaşlar ve fırsatçı muktedirler eliyle çiğnenip yok edilmek istenmesini ne akıl alır, ne vicdan kabul eder. Altın Portakal bizden önce vardı, bizden sonra de var olacaktır ve olmalıdır. Bunun sorumluluğu da hepimizin üstündedir. En son 12 Eylül darbesinin yaptırmadığı Altın Portakal’ı Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında düzenleyemiyor olmak, hazindir, trajiktir. Zira festival iptal etmek tam da darbeci ve sansürcü zihniyetlerin arzusunu gerçekleştirmek anlamına gelmektedir” ifadelerini kullandı.
Anılan “Kanun Hükmü” belgeselini seyretme şansı olmadığını belirten Poyraz, “Kesin olan melez bir hiyerarşik yapıya sahip hain Fethullahçı Terör Örgütü mevcut iktidar döneminde fikir, amaç ve eylem birliği içerisinde bir nesli heba etmiş, yargı dahil olmak üzere tüm kurumları kanser gibi sararak deforme etmiş uluslararası niteliği olan bir istihbarat organizasyonudur. Halen uluslararası camiada örgüt elebaşı ve yöneticilerinin muhafaza edilmeleri de bunu doğrulamaktadır. Böyle bir örgütle mücadele temel hak ve özgürlüklerin hiçe sayılarak yargının bir denge unsuru olduğunu unutup istihbarat ve polis refleksleriyle hareket eden bir araç haline gelmesi, FETÖ ile olan haklı mücadeleyi ‘senin FETÖ’cün benim FETÖ’cüm’, ‘FETÖ borsası’ gibi iç ve uluslararası hukuka aykırı maddi gerçeği bırak aramayı bulmayı bile öncelemeyen bir durum yaratmıştır” dedi.
‘BU ÜLKENİN OKULLARI, DERSHANELERİ VE YURTLARINDA BİR NESİL KAYBEDİLDİ’
“Maalesef unutturulmaya çalışılan ancak hepimizin yaşadığı gerçekler var” diyen Poyraz, “FETÖ’nün yayın organlarındaki dizilerini, filmlerini, tartışma programlarını 2005 -2014 yılları arasında bu ülkeye izlettiler. Gazetelerinin manşetleriyle bu ülkenin şerefli subayları, yargıçları, bürokratları hedef gösterildi. Okulları, dershaneleri ve yurtlarında bir nesil kaybedildi. ‘Bağımsız ve tarafsız’ Türk yargısının kararlarının her devrin muktedirlerine ve statükoya göre şekillenmesiyle Türk siyaseti sivil toplum ve kamuoyu, yargının bu kişiye ve güce uygun kararları yüzünden enfekte oldu. 2005 – 17/25 Aralık 2013 arası yargı, emniyet, bürokrasi, siyasetteki FETÖ vesayetiyle uyumlu kararlar, 17 -25 Aralık’tan sonra ‘FETÖ ile mücadele ediyoruzcular’ın vesayeti altındaki kararlar, 15 Temmuz’dan sonraki OHAL vesayeti altındaki kararlarla toplumun adalet duygusunu, Anayasa’nın eşitlik ilkesini ve hukukun temel ilkesi olan masumiyet karinesini yerle bir etti. KHK; 15 Temmuz sonrasında FETÖ ile mücadele ile kalmamış maalesef muhalefetin bastırılması ve tasfiyesi için kötü niyetli yöneticilerin enstrümanı olarak da kullanıldı” diye konuştu.
‘FESTİVAL İPTAL ETMEK DARBECİ ZİHNİYETLERİN ARZUSUNU GERÇEKLEŞTİRMEK DEMEKTİR’
Poyraz, sözlerine şöyle devam etti:
Siyasi ve idari otorite; elbette tasarrufta bulunma hakkına haizdir. Bu yönde gerekli birimlerden gerekli istihbarat raporlarını talep etmiştir. Adı üstünde istihbarat raporu hukuki değil idari niteliği olan dokümanlardır. Bu tasarruflara ilişkin yargı evrensel ve iç hukuk kurallarıyla objektif değerlendirme sonucu karar tesis etmek mecburiyetindedir.
Tüm bunların soncu olarak 21. yüzyılın en temel ilkesi düşünce kanaat ifade ve inanç özgürlükleri kapsamında sanatın ve sanatçının, basın özgürlüğü kapsamında gazetecinin eserlerini haberlerini görüşlerini ifade etme ve sergileme hakkı vardır. Bunun sınırları yine kanunlarımızda belirtilen çerçeveyle düzenlenmiştir. Antalya Altın Portakal Film Festivali geleneksel köklü ve uluslararası bir marka değerine sahip organizasyon olması dışında, Türk sinemasının yeni yeteneklerinin dünyaya tanıtılması profesyonel ve emektarlarının taltif edilerek marifetlerinin iltifatlandırıldığı, Türk sinemasında hakkı olan köklü bir organizasyondur.
Titizlikle korumamız gereken bu değerin ehliyetsiz yöneticiler, art niyetli paydaşlar ve fırsatçı muktedirler eliyle çiğnenip yok edilmek istenmesini ne akıl alır, ne vicdan kabul eder. Altın Portakal bizden önce vardı, bizden sonra da var olacaktır ve olmalıdır. Bunun sorumluluğu da hepimizin üstündedir. En son 12 Eylül darbesinin yaptırmadığı Altın Portakal’ı, Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında düzenleyemiyor olmak, hazindir, trajiktir. Zira festival iptal etmek tam da darbeci ve sansürcü zihniyetlerin arzusunu gerçekleştirmek anlamına gelmektedir.”