Sığınmacılarla ilgili tartışmaların önemli başlıklarından biri de kültürel farklılıklar. Türkiye’nin batısında geçerliliği daha muhtemel olan bu tartışma nüfusunun çoğu Arap olan Hatay’da çok da geçerli değil. Kentte Suriyeli ve Türk vatandaşları arasında bazı kültür farklarından söz edenler var. Ancak yemek, örf, adet ve geleneklerin benzer olduğunu söyleyenlerin sayısı oldukça fazla. Bu nedenle komşuluk ilişkilerinde, iş ve okul hayatlarında sorun yaşamıyorlar. Kentin yerlileri arasında da neredeyse Arapça bilmeyen yok gibi. Aynı dili konuşmaları, Hataylılar ve Suriyeli sığınmacıların yakın ilişkiler kurmasını mümkün kılmış.
Suriyeli gençlerden rahatsızlığını sıklıkla dile getiren tatlıcı Şahap Fansa, kültürlerin aynı ancak yetişme tarzlarının farklı olduğunu düşünüyor. Kurtuluş Caddesi’nde esnaflık yapan Çağrı Soğuksu ise durumu şu sözlerle ifade ediyor;
“Bizimle onların arasındaki kültürel farklılık, Türkiye’nin iç bölgesiyle batısı kadar fazla değil. Hatay için bu pergel biraz daha dar. Aynı coğrafyanın insanı olduğumuz için aramızda çok da büyük bir uçurum yok.”
Tartışmalar hayatlarını etkiliyor mu?
Hatay’daki Suriyeliler ise tartışmalardan rahatsız. Birkaç kötü örnek üzerinden genelleme yapılması ve bunun hepsine mal edilerek “Gitsinler” tartışmalarının başlatılması onları tedirgin ediyor.
Onları en çok üzen ise Suriyelilerle ilgili bir olay olduğunda sosyal medyada tüm sığınmacıların hedef tahtasına konması. En çok da asılsız iddiaların siyasette söz sahibi kişilerce dile getirilmesi onları ürkütüyor. Türkiye’de kendilerini güvende hissettiklerini söylüyorlar, ancak bu tartışmalar yüzünden bir gün yeniden göç yollarına düşebilecekleri de akıllarınageliyor.
Aralarında farklı düşünenler olsa da Hatay’ın yerli halkı da tartışmaların Suriyeli sığınmacılara bakış açılarını etkilemediğini söylüyor.
“Fitnenin tarafı olmayacağız”
Hatay’da Suriyeliler ve yerel halkın birlikte kurduğu Umut Kucağı Derneği’nin yoksullar için verdiği yemekte karşılaştığımız din adamı Şeyh Derviş Salih bu durumu “fitne” olarak değerlendiriyor. Hama kentinden 10 yıl önce Hatay’a gelen Salih, bu tartışmalara itibar edilmesinin her iki halka da zulüm olacağını belirtiyor. İki halkın da kardeş olduğunu söyleyen Salih, bu tartışmaların toplumlar arasında barışı ve güveni zedeleyeceğinden endişe ediyor.
“Biz emniyet ve selamet için bu topraklara geldik. Kuran’ın düsturu üzerine beraber yaşamayı hedef edindik. Biz Suriye’de bu fitneyi yaşadık. Fitnenin Suriye’yi ne hale getirdiğini biliyoruz. Bu fitnenin buraya sirayet etmemesi için elimizden geleni yapacağız.”
Hatay ekonomisine etkileri nasıl?
Hatay’da yaşayan Suriyeliler çoğunlukla ya esnaflık yaparak veya yerli bir esnafın yanında çalışarak geçimini sağlıyor. Şükrü Balcı ve Kurtuluş caddelerinde kendi dillerinde tabelalar astıkları çok sayıda iş yeri göze çarpıyor. Tabelalar daha önce Arapça yazılıymış. Ancak bir süre önce belediye ekipleri Arap harfleriyle yazılan tabelaları kaldırmış, aynı isimler latin harfleriyle yazılmış.
Hatay’da bazı kişiler de ucuz iş gücü yarattıkları için Suriyeli sığımacılardan şikâyetçi. İşverense ekonomiye ciddi katkıları olduğu görüşünde. Reyhanlı’da konfeksiyon işleten 55 yıllık esnaf Mehmet Bedir Koca, “Çok para kazandık bunlardan” sözleriyle durumu anlatıyor:
“Alışveriş yapıyorlar, bize yardımcı oldular. Evlerimizi kiraya verdik, para kazanıyoruz. Bu adamlar kendi hallerinde, yaşamayı seven insanlar. Yemesini, giymesini biliyorlar. Onlar olmazsa ben çoktan iflas etmiştim. Geldiklerinde de çok para getirdiler.”
“Giderlerse ekonomi ciddi zararlar görür”
Hatay esnaflarından Çağrı Soğuksu da aynı görüşte. Hatay’da sanayileşme olmadığına ve ekonominin ticaretle döndüğüne dikkat çeken Soğuksu, Suriyelilerin bu ticarete katkısının büyük olduğunu ifade ediyor. Soğuksu’ya göre, sığınmacılar kendi ülkelerine döndüklerinde Hatay’da ciddi iş gücü problemi oluşacak:
“Hem ucuz iş gücü azalacak, hem esnafın yaptığı cirolarda çok büyük azalmalar olacak. Suriyelilerin gitmesi taraftarı değilim. Çünkü giderlerse ekonomimiz ciddi zarar görür. Gitmelerini isteyenlerin çoğu memur veya sabit maaşlı kişiler. Onların da ticaretten haberdar olmadıkları için küçük esnaf etkilenecek.”
Tatlıcı Şahap Fansa da Hatay ekonomisinin çoğunu Suriyeli sığınmacıların kalkındırdığını ve bu açıdan kente faydaları olduğunu ifade ediyor.
Hatay elden gidiyor mu?
Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı, kentte doğan 4 çocuktan 3’ünün Suriyeli olduğunu dile getirmişti. Bu durum bazı medya organlarında “Hatay elden gidiyor” başlıklarının atılmasına neden oldu.
İçişleri Bakanlığı ise Türkiye’de doğan Suriyeli bebek oranının yüzde 8, Hatay’da ise 4’te bir olduğunu açıkladı.
Kent sakinleri de ne bir Suriyeli’nin burada belediye başkanı olacağına ne de Hatay’ın elden gideceğine inanıyor.
Çağrı Soğuksu, bunun çok büyük bir abartı olduğunu düşünenlerden. Bir endişeleri olmadığını söyleyen Şahap Fansa ise Suriyeli’den belediye başkanı seçecek Hataylı olmadığını söylüyor. Fransa’nın bile Hatay ile baş edemediğini söyleyen Fansa, “3-5 tane Suriyeli mi götürecek kurban olduğum? Bir Suriyeli’nin burada başkanlık yapacağı veya bize hükmedeceği bir sistem yok” diyor.
“Hatay elden gidiyor” gibi bir durumun hiçbir zaman olamayacağını söyleyen Murat Bozkurt ise tüm halkın Hatay’a sahip çıkacağını söylüyor:
“Hatay elden gidiyor, şu, bu olayı hiçbir zaman olmayacaktır. ‘Hatay Suriye’ye bağlanacak’ düşüncesi tamamiyle hayal ürünüdür.”
Çoğunluğu savaştan sonra gitmek istiyor
Hatay’ın yerel halkı savaş bittikten sonra sığınmacıların ülkelerine döneceklerine inanıyor. Hatay’da yaşayan Suriyeliler de çoğunlukla evlerine dönmek istiyor. Yedi yıl önce Hatay’a gelen ve Kurtuluş Caddesi’nde market işleten elektronik mühendisi Abdülkerim Treyfi, bir an önce Suriye’de şartların düzelmesini ve dönmek istediğini söylüyor.
Humus’tan gelen ve tatlıcılık yapan Ebu Yusuf ise şu an gidebilecekleri bir yer olmadığını, ancak durumlar düzelince evlerine dönmek istediklerini belirtiyor. Lazkiye’den gelen 4 çocuk annesi Necah Muna ise bir gün vatanına geri döndüğü zaman Türkiye’yi de kalbinin içinde götüreceğini söylüyor.
Suriye’nin ana vatanları olduğunu söyleyen 35 yaşındaki Ayşe Bekur da “Anavatanımıza elbet döneceğiz. Ancak buradaki kardeşliğimizi devam ettireceğiz. Güvenli bir ortam olursa ve savaş biterse elbetteki anavatanımdan ayrı yaşayamam” diyor.