en iyi casino siteleri deneme bonusu
istanbul escort istanbul escort bayan
Fransız yazar Guillame Perrier Kurtlar Sisi Sever kitabında MİT’i anlattı

Fransız yazar Guillame Perrier Kurtlar Sisi Sever kitabında MİT’i anlattı

ABONE OL
23 Eylül 2022 17:04
Fransız yazar Guillame Perrier Kurtlar Sisi Sever kitabında MİT’i anlattı
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Dinlemek için tıklayınız

Guillaume Perrier uzun yıllar Türkiye’de bulunan bir gazeteci. Türkiye konusunda Le Point dergisinde yaptığı haberlerle biliniyor. Guillaume Perrier’in Fransa’da yayımladığı son kitabı Kurtlar Sisi Sever, Fransa’da en çok ilgi gören kitaplardan biri oldu. Guillaume Perrier bu kitabında Türk Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) Avrupa’daki faaliyetlerini ele alıyor. Bu kitabı France 24 kanalına anlatan Guillaume Perrier MİT Türkiye’nin en stratejik kurumlarından biri ve ülkenin kalbinde yer aldığını söyledi.

Guillaume Perrier’in France 24’e verdiği röportajın tamamı:

Sunucu: Bu sabahki konuğumuz haftalık Le Point dergisinin uluslar arası servisinden gazeteci veTürkiye uzmanı Guillaume Perrier. Bu sabah davetimizi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim. Siziburada ağırlıyoruz çünkü Türkiye konusunda uzmanlaşmış başka bir gazeteci olan Laure Marchandile bir kitaba imza attınız : “Kurtlar Sisi Sever”, Grasset yayınları tarafından henüz piyasaya sürüldü.Kitap Paris, Berlin, Palermo, Brüksel üzerinden Türkiye ve onun sayısız grubun yardım ettiğiistihbarat servisinin gizli yeraltı aktivizmi hakkında uzun ve çok ayrıntılı bir soruşturmaya dair birtarihçe içeriyor. Türk istihbarat teşkilatı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gölgesinde, dahadoğrusu sis içerisinde, Avrupa’da hedefli saldırılar gerçekleştirmekten, suikastler yapmaktançekinmiyor. Önce, kamuoyunun pek az bildiği Türk istihbarat teşkilatından söz edelim. MİT nedir ?MİT ve kolları nelerdir?

“DÜNYANIN EN GÜÇLÜ İSTİHBARAT TEŞKİLATLARINDAN BİRİ”

Guillaume Perrier: Evet MİT, dünya çapında altı binden fazla çalışanı ile bugün dünyanın en güçlü istihbarat teşkilatlarından biridir. Türkiye’nin son yıllardaki topyekün diplomatik konuşlandırması gibi MİT de beş kıtada faaliyetler
gösteriyor, varlık gösteriyor diyebilirim. MİT on iki yıldan fazla bir süredir Recep Tayyip Erdoğan’a çok yakın bir Türk teknokratı olan Hakan Fidan tarafından yönetiliyor. Erdoğan ona kara kutum diyor, bu söylem, teşkilatın rolü hakkında size biraz fikir veriyor. Dolayısıyla o biraz rejimin sırlarının koruyucusu ve bugün yurt dışında Erdoğan diplomasisinin silahlı kanadı.

Sunucu: Reforma uğramış olan bir kurum ve temelde aşırı sağ Türk milliyetçilerinin içine sızdığı bir kurum…

Guillaume Perrier: Yani reform yapıldı ve daha sonra Türk bürokrasisinin birkaç yıl boyunca kapsamlı bir şekilde tasfiye edilen tüm kilit yönetimleri gibi Recep Tayyip Erdoğan’a yakın olanlar tarafından devralındı. Gerçekten de en milliyetçi grupların bugün üstünlüğü ele geçirdiği bir kurum. Bu yeni bir
şey değil. Çünkü MİT’in uzun tarihinde Türk milliyetçi aşırı sağıyla Bozkurtlar ile de çok güçlü bir tarihsel bağ olduğu açıktır. Ayrıca bu operasyonlara her zaman doğrudan veya dolaylı olarak yakından dahil olan mafya ile de. Zaten 80’li ve 90’lı yıllarda MİT, Paris’in göbeği, Fransa da dahil olmak üzere Avrupa’da Ermeni veya Kürt militanlara veya teröristlere yönelik hedefli suikastlar gerçekleştirdi. Bugün görüyoruz ki bu ağlar, bu yöntemler yeniden aktif hale geliyor. Neden? Oldukça basit çünkü Erdoğan, 2016 yazındaki başarısız darbeden bu yana, tüm devlet aygıtını, tüm güvenlik aygıtını son derece sağlam bir şekilde ele almak zorunda kaldı…

Suncu: Evet, gerçek bir paranoya.

“MİT TÜRKİYE’NİN KALBİNDE YER ALAN BİR KURUM”

Guillaume Perrier: İşte, gerçek bir paranoya ve çoğu zaman haklı bir paranoya. Gerçekten de silahlı kuvvetler içinde ve muhtemelen gizli servisler içinde ona karşı komplolar vardı. Böylece MİT’i bir bakıma yakın muhafızı yaptı. Bugün MİT, Türkiye’nin stratejik konuşlandırmasının kalbinde yer alan kurumdur.

Sunucu: Yani seçilmiş hedefler var. Bilhassa dünya çapında bir ağa sahip olan ve Recep Tayyip Erdoğan tarafından kendisini devirmeye çalışan darbenin arkasında olmakla suçlanan vaiz Fethullah Gülen’in yakınları var. Bir de Kürtler var ve Avrupa’da hedefli saldırılar denildiğinde, özellikle oldukça fazla sözünü ettiğiniz Paris saldırısını, 2013’te Paris’in ortasında öldürülen üç Kürt eylemciyi düşünüyorum. Soruşturma tuzaklarla doluydu, özellikle savunma gizliliği nedeniyle engellenmişti. Bugün Paris’in ortasında bu üç kadının öldürülmesi hakkında ne biliyoruz?

Guillaume Perrier: Oldukça basit. Bu üç kadın PKK’nin üç militanıydı. Sakine Cansız asıl hedefti, gerçekten çok önemli bir şahsiyetti.

Sunucu: Kürdistan İşçi Partisinin (PKK) kurucularından biriydi. Abdullah Öcalan’la birlikteydi ona çok ama çok yakındı.

Guillaume Perrier: Bu doğru, 1978’den beri PKK içindeki kadın kolunun kurucusudur. Bu Kürt hareketi içinde, belirli bir cinsiyet eşitliği vizyonu olduğunu ve bu nedenle gerillaların kadın kolunun yaratılmasının
kökeninde onun olduğunu biliyoruz. Yani o bir auraya sahip, harekette son derece önemli bir karizmaya sahip biriydi, yazdığı metinler okutuluyordu. Dolayısıyla bu suikast son derece önemli bir şok yarattı bu sebeple de özellikle bağlam içine oturtulması gerekiyor. Ocak 2013’te meydana geldi.
Yakında on yıl olacak. O sırada Türkiye, PKK ile pazarlık yapıyordu. MİT’in de dahil olduğu gizli müzakerelerle anlaşmaya çalışıyordu. Kırk binden fazla insanın hayatına mal olan 40 yıllık bir çatışma idi dolayısıyla bu sorunu diyalog yoluyla çözmek için siyasi bir irade vardı. Bugün farkına vardığımız şey, bu saldırının istihbarat servislerindeki insanlar tarafından talimatının verildiğidir.
Soruşturma yavaş yavaş bu gerçeği ortaya çıkardı…

Sunucu: Her halükarda yargılanmadan hemen önce suçlunun öldüğünü öğrendik.

Guillaume Perrier: Katil, kanıtlarla yakalandı. Susturuculu bir tabanca, her kurban için üç mermi kullanmıştı, son derece profesyonel bir şeydi. Tutuklandı, birkaç ay hapis yattı. Adli kovuşturma açıldı ve bu genç adamın, beyninde tedavi edilemez bir tümör vardı ve yargılanamadan hapishanede öldü. Bu profilin rastgele seçilmediğini ve bu suçu işlemek için özellikle seçildiğini sonradan anlıyoruz. Türk istihbarat servisleri onun sağlık durumunun nasıl olduğunu çok iyi biliyordu ve bu onlar için bir avantaj idi.

“DOSYALARA ERİŞİMİZ OLDU”

Sunucu: Ama dava devam etti. Son olarak bir sulh hakimi davayı devraldı.

Guillaume Perrier: Dava baş suçlunun ölümüyle sona erdi. Ama aslında, birkaç ay önce, yeni bir sulh hakimi, hamileri bulmaya çalışmak için edinilen yeni bilgilere dayanarak bir soruşturma açtı ve hami Türk istihbarat servisinden çok uzak değil. Bunu soruşturmamız ile ve çeşitli belgelerle kanıtladık çünkü hem Fransız, hem Belçika hem de Türk servislerine veya yasal dosyalara erişimimiz oldu. Aslında farklı adalet sistemleri arasındaki alışverişi veya iş birliği eksikliğini açık bir şekilde gösteren belgelere erişimimiz oldu. Fransız sulh hakimi ile gördüğümüz gibi soruşturmayla çok az iş birliği yapan Fransız istihbarat servisleri arasında gittikçe gerginlik ortaya çıktı.

Sunucu: Evet, çünkü aslında dosyayı devralacak olan sorgu hakimi, savunma sırrı olarak sınıflandırılan, saklanan yani büyük bölümü silinmiş belgelerle karşı karşıya kalacak. Ama yine de bizzat gördüğünüz belgeler sayesinde Fransız istihbaratının bu suikastın ana hedef kişisi hakkında iki gün önce bir not kaleme aldığını öğreniyoruz.

Guillaume Perrier: İşte, Sakine Cansız ile ilgili çok detaylı bir not iki gün önce kaleme alınıyor. Size daha önce bahsettiğim bu kişi hakkında. Yani bu bir kanıt teşkil etmez. Ama bu, insana Fransız servislerinin bir şeylerin hazırlığının yapılmakta olduğunun farkında olabileceğini düşündürüyor.

Sunucu: Ya da en azından görmezden gelindiğinin.

Guillaume Perrier: Görmezden gelinmiş olunabilir. Bu kişinin takip altında olduğunu biliyoruz. Suikast yeri de Fransız servislerinin takibindeydi. Bunu biliyoruz çünkü bu ofislerdeki geliş gidişler büyük ölçüde önceki aylarda çeşitli raporlarda belgelendi. Yani gerçekten büyük bir şüphe var. Peki o zaman Sakine Cansız hakkındaki not istihbarat servisleri açısından sıkıntı verici unsurlar içermiyorsa neden tamamen sansürlendi? Eğer bu soruşturmanın bir kısmını çözebilecektiyse bugüne kadar neden bu deliller sorgu hakiminden saklandı?

“ERDOĞAN ZAYIFLADI”

Sunucu: Bu kitapta, Kürt davasının militanı, Kürt kökenli Avusturyalı bir parlamentere yönelik suikast planına da değiniyorsunuz. Onu öldürecek kişi bunu gerçekleştirmedi. Kendiliğinden polise teslim oldu. O tarihten beri Sicilya’da hapiste ve Mafya’nın nüfuzu sayesinde korunuyor. Bu adamla orada mı tanıştınız? Kendisi tanıklık ediyor ve tüm bunların nasıl işlediğini, MİT’in perde arkasında nasıl çalıştığını biraz anlatıyor.

Guillaume Perrier: Kolay olmadı açıkçası. Eylül ayında bu dava ortaya çıktığında ben bu davayı aylarca araştırmıştım çünkü eşsiz bir davaydı zaten uzun zamandır üzerinde çalıştığımı anlatabilmek için bunu söylüyorum. Birkaç ay sonra bu kişinin izini buldum. Sonunda beni görmesi için onu ikna ettim.
Palermo’ya gittim, birkaç gün boyunca onunla 16 saatlik görüşmeler yaptım. Açıkçası bu tür bir tanığın sözleri her zaman mümkün olduğunca ihtiyatlı biçimde ele alınmalıdır. Ama araştırmaya çalıştım bana verebileceği her ayrıntıyı kontrol etmeye çalıştım. Bazı şeylerin doğrulanamaz olduğu ortaya çıktı ve bunlar kitapta yok çünkü anlatılan çok fazla şey var. Ama bir dizi şey bizi yola koydu. MİT’in yürütme yöntemleri, yapısı, MİT içindeki güç ilişkileri gibi, ilginç olan da bu zaten. MİT tüm Türk kurumları gibi, savaş halindeki farklı gruplar arasındaki rekabetlerin de kesiştiği bir kurumdur. Dağıtmaya çalıştığımız bu sisi biraz da bu durum göstermiyor mu? Aynı zamanda bu, Türk kurumları içinde kesinlikle şiddetli bir güç mücadelesinin ifadesidir ve Erdoğan’ın tüm bunlar sonucu zayıfladığının bir işaretidir. Darbe girişiminden bu yana gücü önemli ölçüde zayıfladı. Aynı zamanda ordu içindeki anlaşmazlık yüzünden de zayıfladığını hissetti. Sokakta protesto var. Türkiye’yi vuran ekonomik kriz var. Popülaritesi her yıl erozyona uğruyor.

ERDOĞAN PRAGMATİST BİR LİDER

Sunucu: Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri yaklaşmışken. İlkbaharda yapılacak.

Guillaume Perrier: Aslında önümüzdeki yıl Türkiye Cumhuriyeti’nin yüzüncü yılında seçimlerin yapılması gerekiyordu yani Erdoğan’ın çok beklediği bir şey bu. Tüm bunlar, nihayet gücünü güçlendirmek için MİT gibi kurumların kontrolünü sıkılaştırmak zorunda olduğunu gösteriyor. Bu da ifade edilen rekabetlerin olduğunu ve aşırı sağa yakın gruplara güvenmek zorunda kaldığını gösteriyor. Bugün iktidardaki ana müttefiki. Bu aşırı sağcı parti, aşırı milliyetçi MHP partisinin, yani bozkurtların partisinin gizli servisler bünyesinde son derece güçlü olduğu ortaya çıkıyor.

Sunucu: Recep Tayyip Erdoğan, uluslararası alanda da müttefik arıyor. Bazen onu takip etmek biraz zor. Avrupalılara ittifak teklif ediyor, sonra Suriyeli göçmenlerle tehdit ediyor, sonra geri dönüş yaparak Rusya’ya yakınlaşıyor, sonra Suriye’ye savaş açıyor ardından dönüş yapıyor. Cemal Kaşıkçı meselesinde Suudi Arabistan’la da keza öyle. Recep Tayyip Erdoğan’ın rüzgargülü tarzı diyeceğim yaklaşımı neden kaynaklanıyor, bugün uluslararası alanda gerçek müttefikleri kimlerdir?

Guillaume Perrier: Müttefiki yok. İnanıyorum ki onun rüzgargülü olarak adlandırdığınız yanı, pragmatizmi,uzun zamandır bu nedenle övülüyordu ve bugün bunun bizi şaşırtan bir ifadesini görüyoruz. Ama Erdoğan hep böyleydi. Hem içeride hem de uluslararası olarak her zaman böyle yönetti. Gerçek müttefikleri gelecekteki düşmanlarıdır veya bunun tersi. Bu her zaman onun çalışma şekli olmuştur. Daha önce vaiz Fethullah Gülen’den bahsediyorduk, güçlerini birleştirip, onu iktidara taşıyan oydu.
Bugün devletin mutlak düşmanı, terörist lider… Dolayısıyla tüm konularda Avrupa, İsrail, Suriye konusunda da aynı gözlemi yapabiliriz. Gerçekten de Esad savaştan önce kardeşiydi sonra en büyük düşmanı oldu ve bugün uzlaşma sürecindeler. Üstelik Suriye güvenlik servislerinin başındaki Ali Memlük ile bu uzlaşıdan mesul olan da MİT başkanıdır. İşte burada da yine bu diplomasinin merkezinde yer alan Türk istihbarat servislerini görüyoruz. Peki, tüm bunların mantığı nedir?
Erdoğan’ı pragmatist, Avrupalılara kalıcı bir güç dengesini dayatan biri olarak görmeniz gerektiğini söyleyebilirim. Göçmen meselesinden bahsettiniz. Yaptığımız araştırma bunu da gösteriyor. Yani diasporanın takibi, Avrupa topraklarında tesis edilecek nüfuz da Avrupa Birliği ile bu güç ilişkisini tesis etmenin bir yolu. Bunu İsveç’in NATO’ya girişi konusundaki tartışmalarda da gördük.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP