İstanbul’u bekleyen büyük deprem tehlikesine gözleri çeviren 17 Ağustos 1999 Gölcük merkezli deprem sırasında İBB Başkanı olan Ali Müfit Gürtuna, o dönemde kenti depreme hazırlamak için yapılan çalışmaları anlattı ve önemli uyarılarda bulundu.
Gürtuna’nın 1998-2004 arasında yaptığı İBB Başkanlığı döneminde; Afet Koordinasyon Merkezi (AKOM) kuruldu, zemin incelendi, binalar tarandı, deprem master planı hazırlandı.Ancak o planların çoğu rafa kalktı, kente yerleştirilen afet konteynırları hırsızların hedefi olunca kaldırıldı, afet yolları otoparka dönüştü, toplanma alanları imara açıldı.
“YANLIŞ ÜZERİNE YANLIŞ YAPILDI”
Eski İBB Başkanı Ali Müfit Gürtuna
“1999 sonrasında İstanbul depremi için teorik ve pratik çalışmalar Türkiye’ye örnek olacak nitelikteydi. O çalışmalar Türkiye çapında uygulansaydı, afet planı, deprem master planı yapılsaydı bu sonuçları yaşamazdık. Bu felakete, bugüne kadar yaptığımız yanlış üstüne yanlışlar yol açtı. Gereken tüm önlemleri alsaydık da asrın felaketi diye anılmak yerine asrın çözümü diye konuşabilseydik. Maalesef asrın felaketi kavramının arkasına sığınmak mecburiyetinde olan bir ülke haline geldik” dedi.“
TOPLANMA ALANLARI İMARA AÇILDI, NÜFUS 20 MİLYONA ÇIKTI
”Gürtuna, 1999 depreminden bugüne dek geçen süreçte İstanbul’un depreme hazır hale getirilemediğine dikkat çekerek “İstanbul depreme hazırlanamadı. Çoğu toplanma alanı imara açıldı, nüfus 20 milyona çıktı. Muazzam bir rant oluştu. İstanbul’un nüfusu 30 milyona gidiyor.
Marmara Bölgesi özellikle de Doğu Marmara 50 milyon nüfuslu bir bölge olacak. Türkiye’yi boşaltıyoruz. Hem deprem bölgesine çekiyoruz. Hem stratejik olarak ülke güvenliği açısından yanlış bir uygulama yapıyoruz. Allah korusun bir savaş olsak nasıl olacak ya? Bu insanlar nereye gidecek? Nasıl iş bulacak?” dedi.“
YIKIMIN YÜZDE 1’İ OLURDU”
Gürtuna, “Bizim kurguladığımız sistem tüm Türkiye’de uygulansaydı 6 Şubat depremlerindeki yıkımın ancak yüzde 1’i olurdu. Binalar yassı kadayıf gibi tuz buz olarak yıkılmazdı. Binalar enkaz değil bir kum yığınına dönüşmüş. Sistem yok, yöneten akıl yok, irade yok. Temel eksiğimiz bu. Hep el yordamıyla konuşuyoruz. Herkes fili tuttuğu yerden tarif ediyor. Biz fili bir bütün olarak görüp, kurgusunu yapmak zorundayız. Bir bütün olarak ele almış olsaydık bu hasarlar olmayacağı için bugünkü devlet nerede tartışması da olmayacaktı” diye konuştu.
AKOM KURULDU
Gürtuna, uzmanların İstanbul için büyük depremin habercisi olarak gördüğü 17 Ağustos 1999 depreminin ardından yaptıklarını şöyle anlattı:*O günü kadar İstanbul’un afet yönetim planı yoktu. Sadece sismik olarak yer yer yapılmış jeolojik çalışmalar vardı. Dünyayı etüt ettirdim. Gördük ki bu işi en iyi yapan Los Angeles afet yönetimi. Biz onu esas aldık.
*Dünyanın en ileri afet yönetim sistemini hazırladık. Ve 17 Ağustos depreminden hemen sonra eylül ayında sadece deprem için itfaiye bünyesinde başladığımız çalışmayı 2000 yılının şubat ayında bir başkanlık talimatıyla kurumsal bir yapıya dönüştürdük.
AKOM kuruldu. İsim babası benim. Bilimsel ve teknik çalışmalar, makine ve ekipman çalışmaları, insan gücüne yönelik çalışmalar, örgütsel hazırlıklar, eğitim çalışmaları, iletişim ve bilgi teknolojisi çalışmaları, yapı güvenliğine yönelik çalışmalar, idari hukuki düzenlemeler ve mali kaynağın hazırlanması, bütün kurumların entegre olarak faaliyete geçeceği acil durum planı hazırlanması, halkın depreme hazırlanması çerçevesinde çalışmalar yaptık.
“ZEMİNİN DURUMUNU ORTAYA KOYDUK”
*Zeminin karakterini ve depreme olan davranışını tespit ettik. Yıldız Teknik Üniversitesi’yle birlikte zemin çekirdek bilgi bankasını oluşturduk.*Japon uzmanlarla mikro bölgeleme dediğimiz ve afetin etkilerini önleme veya en aza indirgeme çalışmasına imza attık.*İstanbul’da bölge bölge parsel parsel en mikro noktasına kadar incelemiş oldu. Binaların durumlarını gözden geçirdik.
*İstanbul’un hangi ilçesinde, hangi mahallesinde, hangi caddesinde ne kadar bina yıkılacak, ne kadarı ağır hasar, ne kadar orta, ne kadar hafif hasar alacak, ne kadar ölüm olabileceğine ilişkin tahmini olarak ortaya koyduk. Bu bir teşhis çalışmasıydı. Sonra tedavinin nasıl olacağına baktık.
DEPREM MASTER PLANI HAZIRLANDI
*Tedavi için İTÜ, Boğaziçi Üniversitesi, YTÜ ve ODTÜ ile deprem master plan çalışması başlattık.*300 uzman çalıştı. Yol haritası çıkarıldı. 2003 eylüle kadar zemin mikro çalışması, zemin etüt çalışmaları, deprem master planı hazırlamış olduk.*Deprem master planı içine acil yardım kurtarma sistemini, ulaşım hatları, su hatları, enerji hatları, iletişim haberleşme hatlarının nasıl olması gerektiğini de koyduk.
BİNA TARAMASI YAPILDI
*İstanbul’daki tüm yapıların zemin etüdüyle birlikte elden geçirilmesi gerekiyordu. Depremde faal olacak binaların mutlaka ayakta kalması lazım. Sağlık kuruluşları, belediye binaları, valilik binası…
*Okullar, camiler, hastaneler ayakta kalmalı ve mümkün olduğu kadar sivil binaların da ayakta kalması lazım. Bunun için öncelikli binaları hızlı şekilde tarattık. 7.5 büyüklüğündeki depremde ağır hasar alacak, hafif hasar görme ihtimali olan binalar tespit edildi.
*Zeytinburnu’nu pilot bölge ilan ettik. İstanbul’da gecekondulaşmanın ilk başladığı yerdi. 1960’lardan itibaren birçok imar dışı yapılaşmanın ilk başladığı yerdir. En eski binalar, en imar dışı binalar oradaydı.*Bütün bunların içinde yer aldığı deprem master planını hazırladık. Düğmeye bastık. Bütün bunları herkese anlattık.
*Kaybedecek zaman yok dedik. Bunları yapmamız gerekiyor diye anlattık. Ama maalesef tam duyuramadık.
*Yazılı olarak belgeleri başbakanlığa da gönderdik. Bunun bir örnek olduğunu ve Türkiye’de bütün illere, bu afet yönetim sisteminin kurulması gerektiğine de ısrarla vurguladık.
“İSTANBUL’DA BİZDEN SONRA BU SİSTEM ÇALIŞMADI”
Gürtuna, hazırladıkları deprem master planının bir süre sonra rafa kalktığını ve uygulanmadığını vurgulayarak uygulansa deprem anında nasıl fotoğrafın ortaya çıkacağını şöyle anlattı:
*Zemine göre bina yapılmış, binalar sağlam, afet yönetim sistemi hazır, bütün alet, araç gereçler en modern şekliyle hazır. Deprem olduğu anda sistem devreye giriyor.
*3 dakika içinde orada ne olduğunu görüyorsun. Bu sistemin çalışmasıyla zaten çok az sayıda hasarlı bina olacak. Çünkü mekanizma çalışmış. Hasarlı binalar elenmiş. Ve bir bina başına ilk 10 dakikada 25 kişi gitmiş olacak.
*2 saatte çevre illerden gelenlerin müdahalesiyle çadır kentin kurulmasına başlanmış oluyor. Gıda anında çıkıyor.
*Bu mekanizma önceden hazır olmalı. Son dakika düşünülecek şeyler değil. Ama bunun için buna inanmış, bu işin çözümüne inanmış bu iradeyi koymuş bir yapı gerekiyor.
*İstanbul’da bizden sonra bu sistem çalışmadı. Biz 400 küsur deprem toplanma alanı yapmıştık, 300’e yakını imara açılmış. Benim başkanlığım dönemimde İstanbul’un nüfusu 10-11 milyondu.
Benim hedefim İstanbul’u 7-8 milyona indirmekti.*Sanayinin tasfiyesiyle yavaş yavaş Anadolu’da oluşturulacak çekim noktalarına bu nüfusun aktarılması şeklindeydi. Maalesef bugün 16 milyon resmi nüfusumuz var ama 20 milyondan aşağı değil gerçek nüfus.*Kayıtlı kayıtsız ne kadar belli değil. Yapılan binaların ölçümleri belli değil. Yeni oluşmuş devasa ilçeler var. Belediye başkanı git yap diyor. 20-30-50 kat istediği gibi yapıyor insanlar.
Akla ziyan işler oluştu.*Onun için ben İstanbul’da yeni bina, eski bina ayrımı yapmıyorum. Yeni yapılanların da birçoğundan endişeliyim. Çünkü birçoğu imara uygun, projeye uygun değil” diye konuştu.
“MÜTEAHHİT ZİNCİRİNİ SADECE BİR HALKASI”
Gürtuna müteahhitlerin “günah keçisi” ilan edilmesini de eleştirerek “
Müteahhitler 100 halkalık zincirin, bir halkası. Geri kalan 99 halka nerede?
Şimdi bakıyorum; 20-30 müteahhite suçu yüklüyoruz. Geri kalanları kurtarıyoruz. Zincirin halkalarından eksiği kusuru olan kim varsa bunun bedelini ödemeli” dedi.Deprem konteynırları ve afet yollarına ne oldu?
Gürtuna döneminde yapılan afet acil eylem planı doğrultusunda kente içinde jeneratör, delici alet edevat gibi kurtarma malzemelerinin bulunduğu deprem konteynırları yerleştirilmişti.Hırsızların hedefi haline gelen konteynırlardan geriye bugün yaklaşık 500 adet kaldı.
Gürtuna, söyle konuştu:
*İçinde 100 çeşit malzeme vardı. Afet yönetiminin çekirdek birimini mahallede başlatmıştık. Muhtar ve mahalle afet gönüllülerinden oluşan bir sistem kurguladık.
*Afet olduğunda mahallede asgari düzeyde müdahale araç gereçleri olmalı dedik. 10 dakikada varılmalı binaya. Bunun için ekibin orada olması lazım.*Ama aman içinde ihmal edildi, organizasyonlar bozuldu. Birçoğu yağmalandı. Şimdi ortada olduğunu sanmıyorum.
İstanbul’da 4-5 bin civarında konteyner koymuştuk. Her mahallede ana caddelerin bazı yerlerinde vardı.
*O dönemde İstanbul’da acil afet yolları planlaması yapıldı ancak şu an hepsi otopark alanına döndü. Vatandaşımızın da ileri bir afet bilincine sahip olması gerekiyor.
*Çünkü bu konu topyekun hazırlanma meselesi. Yollarda deprem acil yolu oluşturup parklanma yasağı getiriyoruz. Ama park ediyorlar. Deprem olsa tıkanacak o yol.