AK Parti ve MHP ortaklığındaki Cumhur İttifakı, sosyal medyaya ilişkin düzenleme için bir süredir çalışma yürütüyor. “Dezenformasyonla mücadele edilecek” ifadeleriyle üzerinde çalışılan, bu ay sonunda Meclis’e getirilmesi hedeflenen kanun teklifine dair açıklama yapan AK Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal, bu alandaki Avrupa Birliği ve ABD’deki düzenlemelere dikkat çekti.
Denge ve Denetleme Ağı (DDA), uzun süredir Türkiye’nin gündeminde olan, sosyal medya düzenlemelerine ilişkin rapor hazırladı. Farklı ülkelerdeki sosyal medya düzenlemelerini mercek altına alan DDA, aynı zamanda bu alana dair Türkiye için somut öneriler sıraladı, yargı ve denetleyen kurumların bağımsız olması gerektiğini vurguladı.
SOSYAL MEDYAYA DAİR HAZIRLANAN YASALAR DEMOKRATİK VE OTORİTER ÜLKERLERDE FARKLI
DDA’nın raporuna göre sosyal medya alanını düzenleme ve denetlemeye yönelik girişimlerin gerekçeleri incelendiğinde demokratik ve otoriter ülkelerdeki farklılıklar dikkat çekiyor. Otoriter rejimlerde sosyal medya alanını düzenlemeye yönelik girişimlerin gerekçelerinde, “yurtdışı kaynaklı yabancı web sitelerinden yayılan yasadışı ve zararlı içeriklere karşı önlem alma” vurgusu yer alıyor.
Almanya, Fransa ve İngiltere gibi ülkelerde ise sosyal medyaya dair düzenleme yasaları “aşırı sağcı gruplar tarafından yalan haber yapma, yayma, kamuoyunu suça teşvik etme, halkı kışkırtma, şiddet görselleri paylaşma ve tehdit içerikleriyle daha etkin mücadele” gibi nedenlerle gerekçelendiriliyor.
ALMANYA: İLK DÜZENLEMEYİ HAYATA GEÇİREN ÜLKE
Almanya sosyal medya alanına dair bir düzenlemeyi hayata geçiren ilk ülke oldu. DDA’nın raporuna göre 1 Ekim 2017’de yürürlüğe giren Sosyal Medya Platformlarında Hukuki Uygulamanın İyileştirilmesi Yasası (NetzDG), ülkede yaşanan aşırı sağcı saldırıların ardından 2020 yılında revize edildi.
NetzDG, iki milyondan fazla kullanıcısı olan tüm sosyal ağlara, kullanıcıların nefret söylemi, sahte haber, hakaret, tehditler, suça veya şiddete teşvik gibi yasadışı içerikleri şikâyet edebilecekleri bir sistem kurma zorunluluğu getirdi. Şikâyete konu içerikleri incelemekle yükümlü olan sosyal ağlar, açıkça suç teşkil eden içerikleri bilgilendirildikten sonra 24 saat içerisinde kaldırma ya da engellemekle yükümlü oldu. Bunu yapmayan sosyal ağlara 50 milyon euro’ya kadar para cezası yasada öngörüldü. Sosyal ağların her altı ayda bir şikayetlere ilişkin neler yaptıklarını açıklayan bir rapor hazırlamaları, bunu internet sayfalarında yayınlamaları ve Alman makamlarına da iletmeleri yükümlülüğü getirildi. Yasa ile ayrıca, sosyal medya platformlarının Almanya’da adli kovuşturma makamlarının sosyal bilgi taleplerine yanıt verecek en az bir temsilciye sahip olmaları zorunlu hale geldi.
Almanya’da 2020 yılında yapılan değişikliklerle sosyal medya platformları “ölüm tehdidi ve şiddete teşvik” gibi bazı suç teşkil eden içerikleri kaldırmanın yanı sıra Federal Emniyet Teşkilatı’na bildirmekle yükümlü hale geldi. İnternet üzerinden fiziki ve cinsel saldırı tehdidinde bulunan sosyal medya kullanıcılarına üç yıla kadar hapis cezası, hakaret suçunun işleyenlere ise iki yıla kadar hapis cezası öngörüldü.
FRANSA: ALMANYA’YA BENZER AVİA YASASI
Almanya’dakine benzer bir düzenleme de Fransa’da gündeme geldi. Fransa Ulusal Meclisi, internet platformlarında yasadışı içeriklerin kaldırılmasını içeren internet üzerinde nefret içerikleriyle mücadele hakkında Avia Yasası’nı 13 Mayıs 2020’de onayladı. Yasa, Almanya’daki sosyal medya alanını düzenleyen yasayla büyük benzerlikler içerdi. Fransa Anayasa Konseyi, yasada yer alan en temel maddeyi, idareye çok fazla takdir yetkisi tanınmasının ve internet sitesi sahiplerine yeterince hukuki güvence tanınmamasının ifade özgürlüğüne ölçüsüz müdahale teşkil ettiği gerekçesiyle iptal etti ve kanunun uygulanabilirliği büyük ölçüde ortadan kalktı.
Fransa’da yapılan düzenleme kapsamında, sosyal medya platformlarından ırk, din, cinsel yönelim ve cinsiyet temelli nefret söyleminin yanı sıra cinsel taciz kapsamına giren içeriklerin 24 saat içerisinde kaldırılması talep edildi. Terör ve çocuk istismarı içeren içeriklerin kaldırılması için öngörülen süre ise bir saat olarak tanımlandı. Bu hükümlere uymayan bireylere 250 bin euro’ya, tüzel kişilere ise 1,2 milyon euro’ya varan para cezaları verilebileceği öngörülürken, Fransa’daki ilgili düzenleyici kurum olan Görsel-İşitsel Üst Konseyi’ne (CSA), sürekli ve tekrarlanan ihlaller için şirketlerin küresel cirosunun yüzde 4’üne kadar daha ağır cezalar verme yetkisi verildi.
İNGİLTERE: SOSYAL MEDYA SAĞLAYICILARI SİYASİ BAĞLAMI DİKKATE ALACAK
DDA’nın raporuna göre 2017 yılında İngiltere’de yaşanan bir intihar vakası, bu alana dönük düzenlemeyi de tartışılır hale getirdi. Bu süreçte hükümetin birkaç önerisinin ardından 2 Mayıs 2021’de Çevrimiçi Güvenlik Yasası taslağı hükümet tarafından yayındı. Taslak Çevrimiçi Güvenlik Yasası, Almanya’daki düzenlemeye benzer şekilde çevrimiçi içerik paylaşım platformları ve arama hizmetleri sağlayıcılarına kullanıcıları koruma yükümlülükleri getirdi.
İngiltere’deki medya denetim kurumu Ofcom’un kanunun uygulanmasından sorumlu olması ve yetkileri arasında şirketlere 18 milyon sterline veya yıllık küresel cirolarının yüzde 10’una kadar ceza kesebilme ve sitelere erişimi engelleme yetkisi de yer alması öngörüldü. Düzenlemeye göre, büyük ve popüler sosyal medya sitelerinin, kötüye kullanım, kendine zarar vermeyi teşvik etme ve yanlış bilgilendirme gibi yasadışı olmayan ama yine de zararlı içeriklere karşı harekete geçmesi hedeflendi. Kullanıcılar tarafından oluşturulan “aşk dolandırıcılığı” ve “sahte yatırım fırsatları” gibi çevrimiçi dolandırıcılıklar da düzenleyici çerçeve kapsamına alındı.
DDA’ya göre İngiltere örneğini diğer demokratik ülkelerden ayıran bir başka özellik yasa tasarısına eklenen ve ifade özgürlüğünü güvence altına alan bariyerler oldu. Sosyal medya platformlarının içerikleri denetlerken içeriğin neden paylaşıldığına ilişkin siyasi bağlamı dikkate almaları şartı getirildi.
ABD VE AB ÖRNEKLERİ
DDA’nın raporunda Avrupa Birliği tarafından hazırlanan Dijital Hizmet Yasama Kararı ve Amerika Birleşik Devletleri’nde sivil toplum önerileri doğrultusunda yeniden gözden geçirilen Tüketici Şeffaflığı ve Platform Hesap Verebilirliği Kanunu’na da değinildi.
AB tarafından hazırlanan Dijital Hizmet Kanunu büyük sosyal medya platformlarının sosyal medya alanına yönelik içerik moderasyonu, algoritmik iyileştirme ve tavsiye sistemleri gibi kullanıcıların çevrimiçi ifade özgürlüğünü etkileme potansiyeline sahip eylemleriyle ilgili düzenli ve detaylı raporlama yapmalarını şart koştu.
Amerika Birleşik Devletleri’nde kanunda yapılan revizyon ile sosyal medya platformlarının AB’deki düzenlemeye benzer şekilde kullanıcı içeriklerine yönelik her türlü faaliyetlerini detaylı raporlamaları zorunlu hale gelirken, sosyal medya platformlarının içerik kaldırma gibi eylemlerinin ancak mahkeme tarafından kanun dışı olarak addedildiği durumlarda gerçekleştirilebileceği hükmü getirildi.
DÜNYA ÖRNEKLERİ ÜZERİNDEN TÜRKİYE’DE SOSYAL MEDYA DÜZENLEMELERİNE BAKIŞ
DDA’ya göre sosyal medya alanını denetleme ve düzenlemeye yönelik dünya örneklerine bakıldığında bu alanda tek bir uygulamanın hâkim olmadığı görülüyor. Türkiye’nin demokratik karnesinin örnek verilen ülkelere göre zayıf olduğunu vurgulayan DDA, Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı demokratik geriye gidişe rağmen Rusya ve Çin benzeri kapalı bir otoriter rejim niteliği de sergilemediğine dikkat çekiyor.
YENİ SOSYAL MEDYA YASASINA DAİR SOMUT ÖNERİLER
DDA raporunun sonuç bölümünde sosyal medya alanını düzenlemeye yönelik uygulamaların ifade özgürlüğü ve demokratik rekabeti olumsuz yönde etkilememesi için ilgili düzenleyici ve denetleyici kurumların yürütme erkinden bağımsız olması ve yargının bağımsız ve tarafsız olması gerektiği vurguladı. Bu çerçevede DDA, Meclis’e gelmesi beklenen sosyal medya düzenlemesinin temel hak ve özgürlükler ile demokratik rekabete zarar vermemesi için yedi somut öneri sıraladı.
Buna göre sosyal medya platformlarının etkin denetimi için yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının sağlanmış olması ve denetlemeyi yapacak düzenleyici ve denetleyici kurumun yürütmeden ve denetlediği alandan bağımsızlığı gerekiyor. İçerik moderasyonu ve içerik kaldırma uygulamalarının sosyal medya platformlarının kararlarına bırakılmasının ifade özgürlüğünün geriye gitmesine neden olabileceği uyarısında bulunan DDA, bu kararlara karşı adli yollara başvurma olanağının açık tutulması gerektiğini vurguladı.
Hangi sosyal medya içeriklerinin içerik kaldırma yaptırımıyla karşılaşacağının şeffaf ve karar vericilerin öznel kararlarına bırakılmayacak şekilde tanımlanması gerektiğini, sosyal medya platformlarının içerik moderasyon kararlarının periyodik olarak kamuya açık bir şekilde yayınlanmasının büyük önem taşıdığını, sosyal medya platformlarının kullanıcılara ait verilerinin bulundukları ülkelerde tutulması zorunluluğunun kullanıcıların mahremiyetlerini koruyacak şifreleme yöntemleriyle garanti altına alınması gerektiğini belirten DDA, diğer önerilerini şöyle sıraladı:
“Veri gözetimi sadece kanunların ve uluslararası insan hakları standartlarının öngördüğü şekilde ve amacıyla orantılı şekilde uygulanmalıdır. Sosyal medya platformlarının çeşitlendirilmesi bu alanın demokratik potansiyelini korumak açısından büyük önem taşımaktadır. Bunu sağlamak için platformlar arası geçiş yapmak kolaylaştırılmalı ve platform sayısının (bu platformların devletten bağımsız olması şartıyla) çeşitlendirilmesi sağlanmalıdır.“