Göçebelikten yerleşik yaşantıya, avcılık ve toplayıcılıktan üreticiliğe geçilip tarıma ilk başlanılan yerler arasında bulunan Çayönü Höyüğü’nde, yaklaşık 10 bin yıl önceye tarihlenmesiyle sadece bölge değil, dünya uygarlık tarihi için de büyük önem taşıyor.
1964 yılında başlatılan, 1991’de güvenlik nedeniyle ara verilen ve 7 yıl önce yeniden başlatılan arkeolojik kazılar, Prof. Dr. Aslı Erim Özdoğan’ın başkanlığındaki ekip tarafından yürütülüyor.
TOPLAM 4 SANDIK TİPİ MEZAR
İçinde 400’den fazla bireye ait kemik ve kafatasının depolandığı “Kafataslı Yapı”, mozaikli yapı “Terrazo Binası”nın gün ışığına çıkarıldığı höyükte ilki geçen yıl bulunan sandık tipi mezarın bu yıl yenilerine ulaşıldı.
Alanda titizlikle yürütülen kazı çalışmalarında sandık tipi 3 yeni mezar bulundu.
Uzman ekip tarafından mezarlardan en büyüğünün kapağı bugün açıldı. Mezarın toprak dolgusu ile güçlendirildiği görüldü. Mezar içerisindeki cesedin korunması amacıyla yapılan dolgu, antropolog ve arkeologlarca hassasiyetle süpürülerek incelenecek.
Kazı başkanı Prof. Dr. Özdoğan, gazetecilere, iki farklı zaman dilimine yönelik çalışma yürüttüklerini, bunların çanak çömlekli neolitik ve İlk Tunç Çağı olduğunu belirtti.
Geçen yıl yapılan çalışmalarda milattan önce 3 bininci yıllara ait olan bir yapı ve eklentilerini tespit ettiklerini anlatan Özdoğan, “Bu yapının kuzey devamını bu sene araştırdık. Aynı zamanda geçen yıl bir sandık tipi mezarımız vardı” dedi.
“Mezarın bozulmadan elimize geçmesi antropolojik açıdan önemli. Dışarıdan çok fazla müdahale olmadığı için DNA analizi yapma imkanı veriyor. Bir de içerisindeki buluntulara dışarıdan herhangi bir şekilde müdahale edilmediğini göstermesi açısından önemli. Hem arkeolojik malzemenin hem de antropolojik malzemenin bırakıldığı gibi bugüne ulaştığının bir tür garantisi sandık tipi mezar” açıklamasında bulunan Özdoğan, Çayönü yerleşim alanının Kuzey Mezopotamya için önemli bir yere sahip olduğunu kaydetti.