Psikiyatrist Güler Mocan 83 yaşında, 58 yıllık bir meslek deneyimine sahip. Neredeyse görmediği hasta, tedavi etmediği insan kalmadı. Uzman psikiyatrist şimdi de 58 yıllık mesleki tecrübesini ‘Bir Psikiyatrist Anlatıyor’ isimli kitapta topladı. Güler Mocan, hakkında merak edilenleri son verdiği röportajda anlattı.
CÜNEYT OYUNCU OLUNCA ARAMIZDAKİ MAKAS AÇILDI
83 yaşındasınız, halen hekimlik yapıyorsunuz ve dinç görünüyorsunuz. Bunu nasıl başardınız?
İrsi sanırım. Kafkas kökenliyiz. Genetiğimiz iyi. Bir de ben kendime çok iyi baktım. Yaşıma bakma, hala çok hastam var, sıraya giriyorlar. İnsan iyileştirmek de biz doktorlara iyi geliyor.
Mesleki birikiminizi ‘Bir Psikiyatrist Anlatıyor’ kitabında bir araya getirdiniz. Fikir nasıl oluştu?
Bir iz bırakmak lazım bu dünyaya. “Çok şey biliyorum, bunlar mezara mı gidecek?” dedim kendi kendime. Öyle olunca da yazmak icap etti. 2017’de başladım yazmaya, dört yılda bitti.
HERKESİN HAYATI BİR ROMAN TADINDADIR
Son dönemde psikiyatristlerin kitap yazması hatta o kitapların dizi olması moda oldu. Hastaların hayatlarının dizilere konu olması etik mi sizce?
Hastaları ifşa etmediğiniz sürece elbette etik. Adları, yaşları, meslekleri verilmiyorsa; kitabı okuyan kişi bile orada anlatılan kişinin kendisi olduğunu anlamakta zorlanıyorsa neden yazılmasın! Ben de kitapta öyle yaptım.
Gülseren Budayıcıoğlu’nun kitaplarının tadını aldım kitabınızda. Siz de dizi gibi, film gibi yazmışsınız…
Aslında herkesin hayatı bir roman, bir öykü tadındadır. Ben de kitapta bunu başarmaya çalıştım. Rahmetli annem de iyi yazardı ve 96 yaşında kadar yaşadı. Babam keza yine öyle. Matematik profesörüydü. Kitabı vardı onun da, biz örnek aldık kendimize. Mutlaka bir iz bırakayım, onlar gibi bildiklerimi anlatayım istedim.
BEN HASTA OLSAM VE DOKTORUM BENİ İFŞA ETMEDEN HAYATIMI YAZSA RAHATSIZ OLMAM
Siz hasta olsaydınız ve doktorunuz kitabında size yer verseydi ne hissedersiniz?
Beni ifşa etmediği sürece tepki vermezdim hatta sevinirdim başkalarına durumum yol gösterici olacak diye. Çok başarılı bir doktorsunuz ama Google’a adınızı yazdığımızda Cüneyt Arkın’ın ilk eşi olarak geçiyorsunuz. Biraz rahmetliyi sizden dinlesek… 1960’taki ihtilalden hemen sonra üniversitenin bahçesinde yapılan gösteriler esnasında biri bana bakıp duruyor. Yakışıklı bir genç, dikkatimi çekti. Üç sınıf büyüğüm olan rahmetliyle o gün tanıştık ve yakınlaştık. Aşık olduk birbirimize.1961’de nişanlandık. 1962’de de evlendik. O, okulu bitirdi ve memleketi Eskişehir’e gitti. Arada ben Eskişehir’e, o İstanbul’a gidip geliyoruz… Bir süre bu şekilde idare ettik.
Sonra ona artistlik teklifi geldi. Çok yakışıklı bir adamdı zaten. Çok seviyorduk birbirimizi, evliliğimiz 10 yıla yakın sürdü ama sonra yürümedi.
İLİŞKİMİZ AYRILA BARIŞA YILAN HİKAYESİNE DÖNMÜŞTÜ…
Neden olmadı, değişen neydi?
Film artistliği başladıktan sonra aramızdaki makas yavaş yavaş açıldı. Dünya görüşümüz çok farklılaştı. Sonra anlatamayacağım ve hatırlamak istemediğim bir sürü olaylar oldu. Boşanmak istedim, o istemedi.
Annemlere gittim bir süre, sonra geri döndüm. 67 yılında ihtisasa başlayınca doğru ile eğriyi daha net fark ettim ve makas 180 derece açıldı. Sonra ne oldu?
Baktım yürüyecek bir evlilik değil. Beyoğlu Balo Sokak’ta bir evimiz vardı. O işsizdi, paramız yoktu, mecburi hizmetten dolayı doktorluk da yapamıyor.
Sadece ben çalışıyordum. Zor günler geçirdik. Küstük, barıştık derken yılan hikayesine döndü ilişkimiz. 1968’de kızım Filiz üç aylıkken bir gece epey olaylar çıktı, hatta o dönemin gazetelerinde yer buldu.
İKİ ARKADAŞIYLA BABAMIN EVİNİ BASTI
O akşam tam olarak neler yaşadınız?
Annemlerdeyim, ertesi gün doğum günüm ve ailece bir kutlama yapacağız. Cüneyt’in de gelmesi lazım ama set işlerinden gelip gelmeyeceğini bilmiyoruz. Biraz da aramız açık.
Dut gibi sarhoşlar. Annem çığlık atıyor, Cüneyt çocuğu alıp götürmeye çalışıyor. Aldı götürdü tabii, onun gücüyle bizim gücümüz bir mi?
Kaç yaşındaydınız bu sırada?26 yaşındayım. Babam yaşlı zaten. Kimsenin onu durduracak gücü yok. Kızımız Filiz 3 aylık… Cüneyt tarumar etti ortalığı. Şubat’ın 2’si. Hava buz gibi.
Film gibi bir hikâye. Sonra neler oldu?
O gecenin sabahında babam bana, “Artık bu kaçıncı rezalet? Bu adamla devam edecek misin?” diye sordu. Alkol problemimiz vardı. Annem asla boşanmamı istemiyordu. “Bir kez daha düşün” dedi.
Ama takatim yoktu. Ertesi sabah mahkemeye verdik onu. Bir tek annem şahit olmadı çünkü Cüneyt’i çok seviyor ve asla boşanmamı istemiyordu.
Şiddet var mıydı evliliğinizde?
Yoktu. Çünkü ben eğitimliydim ve “Bana elini sürersen seni mahvederim” demiştim daha ilk kavgamızda… Ondan ürktü, cesaret edemezdi.
Sonra siz ikinci evliliğinizi yaptınız sanırım, değil mi?
Evet; görev için Erzurum’a gittim ve ikinci kez evlendim. Üniversitede Ersin Kandemir isimli hoca ile. Filiz’i kızı gibi seviyordu, bir müddet sonra Filiz de ona ‘baba’ demeye başladı. Yıllar sonra İstanbul’a döndük. Ersin Bey gelmedi, işi gücü oradaydı. Filiz’le hiç kopmadı sonra da vefat etti.
KIZIM, BABASINI HEP SEVDİ CENAZESİNE DE KATILDI
Öz babayla yani Cüneyt Arkın’la görüşmeleri devam etti mi?
Zaman zaman görüştüler. Kırgınlıklar vardı ama 30’undan sonra o da kalmadı. Seviyordu babasını. Sonra Filiz evlendi hatta çocuğu oldu. Torunum da dedeye benziyor, ata meraklı. Kızım babasını her şeye rağmen çok sevdi ve cenazesinde de vardı.
Miras kavgası doğru mu?
Hayır, daha fazla konuşmak istemiyorum. Bu kitap bu yaşadığımız acıların da bir ürünü. Ben bunları ilk kez anlatıyorum.
Cüneyt Bey’in ölümüne tabii ki çok üzüldüm, neticede o bir insan. Artistten önce bir doktor, meslektaşım. Ayrıca kızımın da babası. Allah rahmet eylesin.