Bursa’da Süleyman Okur (35), Covid-19 aşısı olmadığı ve PCR testi yaptırmadığı gerekçesiyle çalıştığı firmadan tazminatsız olarak çıkarılmasının ardından dava açtı. Mahkeme, genelgenin tavsiye niteliğinde olduğunu ve aşı isteminin iş sözleşmesinde değişiklik yaratacağını belirterek, firmanın Okur’a 37 bin lira tazminat ödemesine hükmetti. Avukat Semih Ayaş ise kararın emsal niteliği taşıdığını belirtti.
DHA’nın aktardığına göre, kentte elektrik firmasında çalışan Süleyman Okur, Covid-19 aşısı yaptırmadı. Çalıştığı firma, Eylül 2021’de yayımlanan ‘PCR Testi Zorunluluğu Genelgesi’ kapmasında Okur’dan aşı olmasını ya da PCR testi getirmesini istedi. Okur ise bu talebi reddetti. Firma yetkilileri, Okur’a ihtar çekti. Buna rağmen aşı ve PCR testini kabul etmeyen Okur’un iş sözleşmesi, firma tarafından ‘haklı fesih’ yoluyla feshedildi.
Süleyman Okur da avukatı aracılığıyla iş yerine dava açtı. Dava, 4’üncü İş Mahkemesi’nde kabul edildi. Davanın 16 Haziran’da görülen karar duruşmasında, Okur haklı bulundu. Mahkeme heyeti, genelgenin tavsiye niteliğinde olduğunu, kesin hükümler yer almadığını ve aşı isteminin iş sözleşmesinde değişiklik yaratacağını belirtip, firmanın 37 bin lira tazminat ödemesine hükmetti.
‘KARAR, EMSAL NİTELİĞİ TAŞIYOR’
Süleyman Okur’un avukatı Semih Ayaş, “Kıdem ve ihbar tazminatlarını vermediği için biz davamızı açtık ve davanın sonucunda da kabulle sonuçlandırdık. Bursa’da bir ilk, Bursa’daki ilk kararı aldık. Türkiye genelinde bir emsal niteliği taşıyor kararımız. Müvekkilime Eylül 2021 tarihinde yayınlanan genelge gereği şirketinden ona bir aşı yaptırım istendi. Şirket, aşı olması veya PCR testi getirmesi doğrultusunda bir ihtarname gönderdi. Müvekkilimle bu aşamadan sonra tanıştık. Kendisine bu ihtarnamelere cevap verirken yardımcı olduk. İşverene, bu isteklerinin iş sözleşmesinde sonradan yapılan bir değişiklik olduğunu anlattık. Ancak işveren bunu kabul etmedi ve müvekkilimizin iş sözleşmesini feshetti. Tazminat ödemedi. Daha sonra biz de hukuki süreci başlattık. Ara buluculuk sürecinde anlaşamadık ve daha sonra dava yoluna gittik. 7 Nisan’da ilk duruşmamıza girdik. 4 celse sürdü duruşmamız toplam. En son 16 Haziran’da karar lehimize karar verildi” dedi.
Davada haklı olduklarını düşündüğü noktaları anlatan Ayaş, “Buradaki temel dayandığımız nokta şuydu. Aşıyla ilgili yayınlanan genelgede ‘istenilebilir’ ibaresi vardı yani zorunluluk taşımayan bir genelleme. Aşı isteme zorunluluğu iş sözleşmesinde esaslı bir değişiklik yapıyordu. Mahkeme de bunları kabul etti. Esaslı değişiklik derken çok hukuki olarak da boğmak istemiyorum ama işveren çalışanı işe alırken sen bundan böyle bir şey istemedin. Yani bir aşı olmasını, PCR vermesini istemedin. Daha sonra da bunu değiştirmeye çalışmak, işçinin onayıyla olacak bir şey. İşçi de bunu kabul etmediği takdirde iş sözleşmesini feshetme hakkı olduğunu düşünsek de bu hak edişlerini vererek olacak bir şey. Kıdem ve ihbar tazminatlarını vermediği için, biz davamızı açtık ve davanın sonucunda da kabulle sonuçlandırdık. Bursa’da bir ilk, Bursa’daki ilk kararı aldık. Türkiye genelinde bir emsal niteliği taşıyor kararımız. Benim bu şekilde örnek davalarım da var. Bunların hepsinde bu emsal kararı da kullanmaya devam edeceğim” diye konuştu.
Sadece Bursa’da, kendisinin aynı konuda 13 farklı davası olduğunu belirten avukat Ayaş, “Bu durumda işten çıkarılıp, haklı fesih zannedenler varsa bu karar onlar için emsal niteliğini taşıyor. Dava sonucunda müvekkilim kıdem tazminatı ve ihbar tazminatını hak etti. İş sözleşmesi haksız yere feshedildiği için kıdem tazminatı ve aynı zamanda ihbar tazminatı olmak üzere toplam 37 bin lira aldı. Onun çalışmasının karşılığı bir paraya hak kazanmış oldu” dedi.