Çiftçiler Sendikası Genel Başkanı Ali Bülent Erdem ve Genel Örgütlenme Sekreteri Adnan Çobanoğlu, TBMM Başkanlığı’na sunulan Çay Kanunu teklifinin geri çekilmesini istedi.
Teklif üzerine yapılan açıklamada, iktidarın tarımla ilgili her kararının çiftçileri üretemez duruma düşürürken, şirketlerin önünü açtığı kaydedildi. 2018 yılı ocak ayında Cargill’in hazırladığı raporla AK Parti iktidarının şeker fabrikalarını yok pahasına özelleştirdiği kaydedilen açıklamada, 20 Haziran 2022 tarihinde TBMM Başkanlığ’ına sunulan ve 15 maddeden oluşan Çay Kanunu teklifinin yasalaşması halinde şekerde yaşananların daha ağırının bu kez çay üretimi ve tüketiminde yaşanacağı belirtildi.
‘ÇAYA DÜŞKÜN ANADOLU HALKININ YAŞAMI OLUMSUZ ETKİLENECEK’
Açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Doğu Karadeniz Bölgesi’nin ana geçim kaynağı olan çay tarımı 201 bin üretici tarafından yapılmaktadır, ÇAYKUR ve özel çay fabrikalarında çalışan işçilerle bu sayı daha da artmaktadır. Çay; üretimi ve tüketimi açısından Anadolu halkının vazgeçilmezidir. Yasa Tasarısı’nda ‘çay tarımının küçük aile tarımı olduğu, üreticilerin yüzde 80’inin sahip olduğu çay bahçesinin arazi büyüklüğünün 5 dekar ve altında olduğu, bu üreticilerin sahip olduğu arazinin toplam çay alanlarının yüzde 56’sını oluşturduğu’ belirtilmiş ve bu durum engel olarak görülerek ‘uluslararası çay ticaretinde daha fazla yer alabilmek, marka ürünler oluşturarak dünya piyasasında rekabet edebilecek bir konuma gelebilmek’ asıl hedef olarak belirtilmiştir. Çayın üretimini ve pazarlanmasını şirketlerin kontrolüne vermeye yönelik bir yasa tasarısı artık meclistedir. Yasalaşırsa, tütün yasasında, şeker yasasında, Tekel’in, şeker fabrikalarının özelleştirilmesinde olduğu gibi sadece Doğu Karadeniz halkının değil, çaya düşkün bütün Anadolu halkının yaşamını olumsuz etkileyecektir.”
Açıklamada Çiftçiler Sendikası’nın itirazları şu şekilde sıralandı:
“Çay Kanunu Teklifi hazırlanırken şeffaf olunmamıştır. Teklifin hazırlanma sürecinde çay üreticilerinin ve tüketicilerinin görüşleri alınmamış, çay şirketlerinin istemlerine uygun davranılmıştır. Bu nedenle de bütün maddeler sermayeyi koruyan çay üreticilerini şirketlerin eline korumasız teslim eden, dünya çay tüketiminde birinci sırada yer alan halkının çaya erişim hakkını korumayan bir yasadır.
Gıda egemenliği halkların kendi kültürüne uygun gıdayı üretme ve tüketme hakkının olmasının yanı sıra, halkların; devletlerin tarım politikalarının oluşumunda, neyin, nasıl üretileceğini ve tüketileceğini belirlemede, karar verme hakkıdır da. Ekonomik, sosyal, kültürel problemler yaşanmaması ve çay üretiminin devam edebilmesi için çay üreticileri ve tüketiciler dahil edilerek demokratik katılımcı bir çay yasası hazırlanmalıdır.
Çay tarımının başlaması ve sanayisinin kurulmasıyla birlikte gelir kaynağı sınırlı olan Doğu Karadeniz Bölgesi’nin kaderi değişmiş, var olan sosyal ilişkilerin ve iş bölümünün değişmesine yol açmış, bölgede yaşanan işsizlik, göç ve ekonomik sorunlar çözüme ulaşmıştır. Bu yasa tasarısı ile bu süreci tersine çevirmek hedeflenmektedir, derhal geri çekilmelidir. Gelin şirketlerin önünü açan Çay Kanunu teklifine karşı mücadeleyi büyütelim. Gelin ‘Sözleşmeli Üretime’ karşı mücadele edelim. Uygulanacak tarım politikalarında söz ve karar sahibi olalım.”