İnsanlık tarihi korkunç trajediler ile dolu. Bu trajedilerden belki de en fazla romantize edileni her zaman Titanic olmuştur. 31 Mayıs 1911’de ilk kez suya indirilen, tam adıyla R.M.S Titanic, İngilizlerin gözbebeğiydi.
Takvimler 10 Nisan 1912’yi gösterdiğinde Southampton’dan ilk seferine tam 2.240 yolcu ile çıkan Titanic, 5. gününde çarptığı bir buzul nedeniyle battı. Gemi, beraberinde 1.500’den fazla yolcunun da ölümüne sebep olmuştu.
Titanic’in kalıntıları şu anda Kanada’nın Newfoundland şehrinin 350 mil uzağında, 12.000 feet derinlikte uyumaya devam ediyor.
Dedim ya, tarih trajediler ile dolu… İşte 1912 yılında batan Titanic, tam 111 yıl sonra bir trajedinin daha doğmasına sebep oldu.
OceanGate isimli şirketin Titan isimli denizaltısı, Titanic’in kalıntılarına yapılan ziyarette ortadan kayboldu. Mürettebat içerisinde OceanGate’in kurucusu Stockton Rush, İngiliz maceracı ve milyarder Hamish Harding, Fransız deniz uzmanı Paul-Henri Nargeolet ve Pakistan asıllı iş adamı Shahzada Dawood ile 19 yaşındaki oğlu bulunuyordu.
Gelin bu trajediye, trajediye yol açan hatalara ve oyun dünyası ile ilgisine yakından bakalım.
Bir Vizyoner
Öncelikle her şeyi başlatan gruptan, yani OceanGate’ten bahsedelim. Washington tabanlı şirket, 2009 yılında bir Princeton mezunu olan Stockton Rush tarafından kuruluyor. Gençliğinden beri gökyüzüne de en az yeryüzüne olduğu kadar takıntılı olan Rush, tarihin en genç jet nakliye uçağı pilotu olmayı başarıyor.
Henüz 19 yaşındayken DC-8 sertifikası almayı başaran Rush, pek çok farklı şirkette çalışarak birikim yapıyor. Bu birikimlerini başarılı girişimler ile süsleyen Stockton Rush, Princeton Üniversitesi’nde Havacılık ve Uzay Mühendisliği bölümünden de mezun oluyor.
Yani çok parlak ve vizyoner bir isim Rush. Hayatını, bilgi ve birikimini ise yıllar sonra OceanGate isimli bir şirkette kullanmaya karar veriyor.
OpenGate’in amacı oldukça basit: Su altı turizmini canlandırabilmek. Yıllardır bu hayalin peşinden koşan Rush, OceanGate ile amacına bir adım daha yaklaşmayı başarıyor.
2009 yılında kurulan şirket, amacına da yoğun çalışmalar sonucunda ulaşabiliyor. Şirketin geliştirdiği Cyclops 1 ve Titan isimli batiskaflar (teknik olarak denizaltı değiller), yıllardır ulaşılamayan bazı batıklara ulaşabiliyor. Hatta Titan dünyada bir ilki başararak, Titanic’in 8K görüntülerini çekiyor.
Bir Hayal
Önce şu “batiskaf” terimine yakından bakalım. Batiskaflar genellikle daha büyük bir gemi ya da denizaltı tarafından suya bırakılan ve ancak bu ana gemiler yardımıyla su yüzüne çıkabilen araştırma gemileri. Yani ne Cyclops 1’in ne de Titan’ın, su üstüne çıkmalarına yardımcı olan ek sistemleri bulunmuyor. Su yüzüne çıkıldığında ise yine ana gemiler tarafından teslim alınması gerekiyor. Çünkü her iki modeli de içeriden açabilmek mümkün değil.
Batiskaflar, batmazlık ilkesine göre inşa edildiği için ağırlıklar ile birlikte suyun dibine gönderilebiliyor. OceanGate’in her iki modeli de ikisi yatay, ikisi dikey olmak üzere dört farklı iticiye sahip. Bu iticiler suyun altında hareketi sağlıyor.
Cyclops 1, 2013 yılında çelikten üretilmiş gövdesinin tasarımına kavuşuyor. Bir kontrolcü ile yönetilen batiskaf, 2016 yılında efsanevi SS Andrea Doria’nın batığını görüntülemeyi başarıyor.
Bu başarının ardından gözlerini daha büyük işlere diken OceanGate, Titan’ın çalışmalarına başlıyor.
Titan aslında ismini, yapıldığı materyallerden almış. Cyclops 2’nin aksine karbon fiber ve titanyum bir alaşımdan üretilen Titan’ın gövdesi, çok daha derin dalışlar yapabilmeye uygun olarak tasarlanıyor. Spencer Composites tarafından üretilen gövde tam 6.600 PSI basınca dayanıklı hale getirilerek 13.000 ft, yani 4.000 metre dalışa uygun hale geliyor.
Yaklaşık 9.525 kilogram ağırlığa sahip olan Titan, toplamda 685 kilogram ağırlığı taşıyabilecek şekilde tasarlanmış. İçerisinde 96 saat yetecek kadar oksijen bulunduran Titan, 3 knot’luk hıza ulaşabiliyor.
Aynı Cyclops 1 gibi, Titan da bir kontrolcü ile kontrol edilebiliyor. Hatta bu kontrolcünün spesifik olarak Logitech F710 olduğunu biliyoruz. Yalnız bu şaşırtıcı değil zira mühendislik dünyasının her köşesinde, özellikle tehlikeli olduğu bilinen işlerde kontrolcülerin kullanımı oldukça yaygın.
CBS Morning News ekibinin şu röportajı Titan hakkında daha fazla şey öğrenebilmenizi sağlıyor.
Titan, farklı acil durum sistemleri ile de donatılmış. Örneğin CNN’in haberinden öğrenebildiğim kadarıyla batiskaf, 24 saat içerisinde otomatik olarak su üstüne çıkabilmesi için tasarlanmış. Titan’ın altında bulunan ağırlıklar, 24 saat içerisinde otomatik olarak bırakılarak su üstüne çıkması sağlanıyor.
Hatta Titan ile seyahat eden yolcuların tamamı önceden bu bilgi ile donatılıyor. Eğer pnömatik sistem çalışmazsa, yolcular aracı sallayarak bu ağırlıklardan kurtulabiliyor.
Titan, şu ana kadar Titanic’e toplamda 3 gezi yapmış durumda. Bu gezilere katılabilmek için ise kişi başı 250.000 dolar ödemek zorundasınız.
Şirketin patronu Rush, bu fiyatın aslında oldukça uygun olduğu görüşünde.
“Pahalı olduğunu düşünüyor olabilirsiniz. Fakat bunu gezegenin dışına bir seyahat olarak düşünün. Bunu başarabilmek gerçekten maliyetli. Ayrıca böyle bir deneyimi ancak bu şekilde yaşayabilirsiniz.”
Şimdiye dek Titan’ın birden çok ünlü misafiri olduğunu biliyoruz. Hatta bu misafirlerden biri, The Simpsons’ın yapımcılarından ve yazarlarından olan Mike Reiss. Titanic gezisinden sonra açıklama yapan Reiss, Rush’ı Henry Ford ve Wright biraderlere benzetmekten çekinmiyor.
Bir Hata
Her şey planlı ve programlı olsa da endüstrinin OceanGate’e sıcak bakmadığını söylemekte de fayda var. Neredeyse 30’dan fazla endüstri lideri, 2018 yılında, henüz geziler başlamamışken Titan’ın ve turlarının güvenli olmadığı hakkında bir açıklama yayınlıyor.
Sadece bu da değil. Şirketin içerisinden de Titan’ın güvenliği ile ilgili şüpheler olduğu biliniyor. Yine aynı yıl içerisinde şirketin mühendislik ekibinden, Titan’ın güvenliği konusunda şüpheler duyulmaya başlanıyor. Çünkü kullanılan carbotanium, yani karbon fiber ve titanyum alaşım pek de güvenli değil.
Bahsi geçen alaşım özellikle Pagani modellerinde hem araçların gövdelerinin burkulmazlığını artırmak hem de hafif kalmasını sağlamak için kullanılıyor. Fakat bu alaşımın yüksek basınca karşı pek dayanıklı olmadığı ve sorunlar çıkarabileceği biliniyor.
Rush, verdiği röportajlardan birinde bu konuya şöyle değiniyor:
“Evet, bunu başarabilmek için bazı kuralları yıktım. Bu kuralları mantık ve mühendislik ile yıktım. Denizaltı gibi araçlarda titanyum ve karbon fiber kullanılmamasının bir nedeni var.”
OceanGate’in deniz operasyonları yöneticisi olan David Lochridge de bu konudan rahatsız olan mühendisler arasında. Mahkeme belgelerine göre Lochridge, 2018 yılından beri Titan’ın güvenliğini test ederek sorunları en tepeye iletiyordu. Hatta Lochridge’in, “Titan yolcuları için potansiyel tehlikeler” ifadelerini vurguladığı bir belge hazırladığı da biliniyor. (Okumak için ücretli üyelik gerekebilir)
Bir Sonuç
Pazar günü Rush ile birlikte Newfoundland açıklarında yola çıkan yolcuların yaşadığı da maalesef bu oldu. Geçtiğimiz günlerde bulunan batiskafın kalıntıları sayesinde, yolcuların ve CEO’nun başına gelenleri artık tahmin edebiliyoruz.
Görünüşe göre gezi, henüz 3.500 metre derinlikte iken bitmiş. Titanyum ve karbon fiber alaşımdan oluşan gövde, neredeyse bir Eyfel Kulesi ağırlığındaki basınca dayanamayınca olanlar olmuş.
Gövdede oluşan en ufak delik, batiskafın içeriye doğru 2.414 km/sa hızla patlamasına neden olmuş. Bunu biz değil, eski bir ABD nükleer denizaltı uzmanı Dave Corley söylüyor. Yolcular ise bir milisaniyeden daha kısa bir sürede hayatlarını kaybetmişler.
Yani yolcular, görmek için çeyrek milyon dolar ödedikleri Titanic’in kalıntılarına dahi ulaşamamışlar.
Bir Oyun
Veda etmeden önce, batiskafın hikayesinin oyun dünyasında yarattığı etkiye de değinmek istiyorum. Çünkü bu hikaye aynı zamanda başka bir oyunun ikinci baharını yaşamasına sebep oldu: Iron Lung.
Iron Lung adını, kendisiyle aynı adı taşıyan “Çelik Ciğer” isimli bir cihazdan alıyor. 1960’lı yılların başında dünyayı etkisi altına alan çocuk felci için tasarlanan bu cihaz, hastaların nefes almasını sağlıyor.
David Szymanski ismini duydunuz mu bilmiyorum fakat kendisi ilgi çekici oyunlar geliştiren bağımsız bir geliştirici. Dusk ve Gloomwood gibi şahane oyunlara imza atan Szymanski, Iron Lung ile adını bir kez daha duyurmayı başardı.
Iron Lung aslında yeni bir oyun değil. Oyunun tüm hikayesini de burada anlatmaya niyetim yok. Fakat çok az şeyle çok fazla duyguyu yaşatmayı başaran bir oyun Iron Lung. Adını aldığı “Çelik Ciğer’e” bir hayli benziyor kısacası.
Iron Lung’ın, Titan ile olan bağlantıları da şaşırtıcı derecede fazla. Örneğin Iron Lung’da da derin bir kan okyanusunun içerisine dalarak fotoğraflar çekmeye ve bu okyanusun dibini görüntülemeye çalışıyorsunuz. Denizaltının basınçtan hasar aldığını duyabiliyor ve aynı Titan gibi basit bir kontrol sistemi ile hareket edebiliyorsunuz.
İşte bu sebeple Iron Lung’ın oyuncu sayısı hiç olmadığı kadar artmış durumda. Oyunun yapımcısı Szymanski ise durumdan memnun olmadığını her fırsatta dile getiriyor.
“Iron Lung’ı gördüğüm en kötü kabuslardan yola çıkarak geliştirdim. Birilerinin bu kabusun içerisinde yaşıyor olması bana dehşet veriyor.”
Bir Veda
“İnsanoğlunun kurallarına baş kaldırabiliriz fakat doğanın kurallarına direnemeyiz”
-Kaptan Nemo