Lana ve Lilly Wachowski tarafından gerçeğe dönüştürülen, bilgisayar tarafından üretilen bir dünyanın içinde olabileceğimiz fikrini yaygınlaştıran, gişe rekorları kıran film “The Matrix”in vizyona girmesinden bu yana 25 yıl geçti.
31 Mart 1999’da gösterime giren “The Matrix” o dönemin en çok konuşulan filmleri arasına girmiş, özel efektleriyle çığır açmıştı. Film, aradan geçen yıllar içinde yapay zekaya (AI) karşı endişeler ve filmin temel tekno-felsefi sorusu, bir bilgisayar simülasyonunun içinde mi yaşadığımız sorusu nedeniyle güncelliğini korudu.
Artık simülasyon hipotezi olarak adlandırılan bu fikir, o zamandan beri teknoloji uzmanları, bilim insanları ve filozoflar tarafından ciddiye alınıyor. Bu değişimin ana nedeni bilgisayar grafikleri, sanal ve artırılmış gerçeklik (VR ve AR) ve yapay zekadaki çarpıcı gelişmeler.
Rizwan Virk tarafından kaleme alınan ve CNN’de yayınlanan bir makaleye göre, sadece bu yıl Apple, Neuralink ve OpenAI tarafından gerçekleştirilen üç gelişmeyi bile düşündüğümüzde, artık bir bilgisayar simülasyonunun içinde olma ihtimalimiz çok daha olası gözüküyor.
Filmin vizyona girdiği dönemde bir video oyununun içinde olma fikri kesinlikle bilim kurgu alanında yer alıyordu. Bu, Wachowski’lerin kahramanlarından biri olan bilim kurgu yazarı Philip K. Dick tarafından 1977’de “Bilgisayarla programlanmış bir gerçeklikte yaşıyoruz” cümlesiyle ifade edilmişti.
Film vizyona girdiği sırada internet göreceli olarak yeni bir şeydi ve yapay zeka hala geliştirme aşamasındaydı. Ancak teknolojinin bizi nereye götüreceği konusunda endişeler zaten başlamıştı. İnternet bağlantısı olmayan kişisel bilgisayarların moda olduğu 1980’lerdeki “Terminator”e benzer şekilde, “Matrix” de siber uzay yoluyla sürekli bağlantıya geçme konusundaki yeni ortaya çıkan korkulardan yararlandı.
ChatGPT ve Matrix
ChatGPT ve benzeri gelişmeler sayesinde yapay zekanın artık her gün haberlerde yer aldığı düşünülürse, Matrix artık her zamankinden daha önemli sayılabilir. Filmin belki de en önemli sahnelerinden birinde Morpheus (Laurence Fishburne), Neo’ya (Keanu Reeves) gerçek yılın 2199 civarında olduğunu, 21. yüzyılın başlarında yapay zekanın bilinçli hale geldiğini ve insanlarla yapay zeka arasında bir savaş yaşandığını açıklar ve 1999 yılı üzerine kurulmuş bir simülasyonda olduğunu söyler. Filmin en ünlü sahnesi Morpheus’un Matrix’in ne olduğunu öğrenmek isteyen Neo’ya kırmızı hapı alıp “uyanmayı” mı, yoksa mavi hapı alıp 1999 yılındaki simülasyon dünyasına geri dönmeyi mi isteyeceğini sormasıyla başlıyor.
Filmin üzerinden geçen yılların ardından “kırmızı hap” terimi, günümüzde birisinin güç sahipleri tarafından aldatıldığını fark ederek uyandığı anlamına gelecek şekilde benimsendi ve kullanıldı. Yine de Neo’nun insanların yapay zeka tarafından köleleştirildiği fütürist bir dünyada uyanmasıyla biten bu olay örgüsü, birçok kişiye bizim de bir simülasyonda yaşayıp yaşamadığımızı düşünme konusunda ilham verdi.
Elon Musk’ın Neuralink’i
Teknoloji dünyasındaki son gelişmeler simülasyon noktasına çok yakın zamanda gelebileceğimizi gösteriyor. Giderek daha fazla VR cihazı görüyoruz ve sanal gerçeklik ile arttırılmış gerçeklik teknolojilerini birleştiren “karma gerçeklik” cihazları da etkili bir şekilde ortaya çıkmaya başlıyor.
CNN’e göre bugün “The Matrix”i yeniden izlerseniz büyük olasılıkla etrafınıza bakıp Neo’nun yaptığı gibi “Bunun gerçek olmadığını mı söylüyorsun?” diye sorabilirsiniz. Elbette daha önce dediğimiz gibi bu iddiayı kanıtlamak veya çürütmek neredeyse imkansız da olsa, üzerinde düşünmesi ilginç bir fikir olacaktır.