Yapılan binlerce araştırma, insan kişiliğini ve zekâsını -yani bireyselliğin temel parçalarını- inceliyor. Buna karşın, kişilik ile zekânın birbirleriyle nasıl bağlantılı olduğuna dair şaşırtıcı derecede az şey biliyoruz. Gilead Sciences adlı biyolojik ilaç şirketinde insan kaynakları araştırmacısı olan Kevin Stanek verdiği demeçte, “Her araştırma, insanları neyin eşsiz kıldığına ilişkin bir fikir sağlayarak perdeyi biraz daha araladı” diyor: “Ancak biz ufka uzanan manzarayı, yani her insanı bir birey yapacak biçimde her şeyin nasıl bir araya geldiğini anlamak istedik.”
Bu nedenle, Stanek, Deniz Ones ve onlarca araştırma görevlisi, yayınlanmamış olanlar, askeri ve özel işletmelerin gerçekleştirdikleri ve onlarca yıldan beridir sabit disklerde uykuda olan araştırmalar da dahil olmak üzere, ulaşabildikleri her araştırmadan veri toplamak amacıyla çok büyük bir arayış içine girdiler. Stanek, “Öteki araştırmacılardan ve gönüllülerden binlerce saati bulan yardımlar almasak bunu başaramazdık” diyor. On dört yılın ardından, bu devasa veri bir katalog haline getirildi. Katalog, 2 milyonu aşkın katılımcı da dahil olmak üzere, 50’yi aşkın ülkeden sağlanan 1300 araştırmadan 79 kişilik özelliği ve 97 bilişsel yeteneği bünyesinde barındırıyor. Ve Ulusal Bilimler Akademisi aylık bülteninde yayınlanan öncül bir veri analizi, kişilik ve zekânın kimi şaşırtıcı biçimlerde bağlantılı olduğunu ortaya koyuyor.
‘KİŞİLİK’ VE ‘ZEKÂ’ İLE NE KASTEDİYORUZ?
Kişilik ve zekâ, eğitim düzeyi ve çalışma performansından boşanma oranına ve beklenen yaşam süresine varıncaya dek bireyin hayatının gidişatını yüksek oranda etkileyen, büyük ölçüde genetik ve istikrarlı özellikler bütünüdür. Peki bunlar tam olarak nedir? Kişilik, bir insanın çoğu zaman nasıl düşündüğünü, hissettiğini ve davrandığını tanımlar. “Beş Büyük” diye de bilinen beş temel bağımsız özellikten meydana gelir: bunlar nevrotiklik, dışadönüklük, vicdanlılık, açıklık ve uyumluluktur. Stanek ve Ones’in veri kümesi bunların yanı sıra nevrotiklik için depresyon ve şüphecilik, uyumluluk için nezaket ve empati gibi ‘Beş Büyük’ özelliğin her birini meydana getiren çeşitli yön ve yansımaları da içeriyor.
Araştırmacılar tarafından ‘bilişsel yetenek’ diye de anılan zekâ, bireyin bir bilgiyi ne kadar iyi anlayabileceğini ve uygulayabileceğini tanımlar. Zekâ iki alt türe ayrılabilir. ‘Yatırım yapılan yetenekler’ (ing. invested abilities) diye de adlandırılan ‘edinilen bilgi’, belirli beceri ve bilgileri ifade eder. Yatırım yapılmayan bilgi ise geriye kalan bütün bilişsel yetenekleri ifade eder. Tıpkı kişilik gibi, bu iki zekâ türü de çalışma belleği, şablon tanıma ve sözel yetenek gibi yönler barındırabilir. Stanek, “Bu çok az farklılıklar sergileyen nitelikler arasındaki bağlantılar, bizleri birey yapan şeydir” diye izah ediyor: “Bunlar, yalnızca kişilik tiplerinin ve IQ puanlarının ötesindeki manzaranın zenginliğidir.”
KİŞİLİK ZEKÂ İLE NASIL İLİŞKİLİDİR?
‘Dağınık ve dalgın profesör’, ‘karamsar deha’, ‘aklı bir karış havada olanlar’ gibi pek çok klişe, belirli kişilik özelliklerini zekâya bağlar. Peki bunlardan herhangi biri gerçeklere dayanır mı? Stanek ve Ones’in derleme hakkındaki ilk veri analizi, kişilik ile zekâ arasında yüzlerce güvenilir bağlantı olduğunu ortaya çıkardı. (Stanek’in web sitesinde, etkileşimli bir görsel çalışma mevcut.) İşte bunlara birkaç örnek:
– Yeni fikir ve deneyimlerle ilgilenme arzusunu ifade eden açıklık, onu zekâyla ilişkilendiren ve yerleşik bir geçmişi olan yegâne kişilik özelliğidir. Bekleneceği üzere açıklık, genel zihinsel yetenekle orta düzeyde güçlü bir biçimde bağlantılıydı.
– Özdenetim ve tertipliliğin bir ölçüsü olan ‘titizlik’, genel bağlamda zekâ ile pozitif bir bağıntı ortaya koydu. Bununla birlikte, ‘ihtiyatlılık’ ve ‘rutin arayışı’ da dahil olmak üzere kimi yönler daha düşük seviyedeki bilişsel yetenekleri işaret ediyordu.
– Sosyallik ve şevkin bir ölçüsü olan dışadönüklük, sadece genel olarak zekâ ile ihmal edilebilir bir şekilde bağlantılıydı. Bununla beraber, aktivite yönü daha güçlü bir şekilde bağlantılıydı ve (şaşırtıcı bir şekilde) sosyalliğin kimi bilişsel becerilerle az da olsa olumsuz bir ilişkisi vardı.
– Nevrotiklik, gelişmiş düzeyde düşünmeyi engelleyebilecek olumsuz duygusallığı barındırır. ‘Karamsar deha’ yakıştırmasına karşın, belki de daha yüksek nevrotiklik düzeylerinin zayıf olsa da daha düşük zekâ seviyelerini işaret etmesi şaşırtıcı değildir. Düzensiz öfke ve depresyon yönleri, zekânın azalması bağlamında özellikle güçlü olan belirleyicilerdi.
– Uyumlulukla bağlantılı ‘kabul edilebilirlik’, genelde zekâ ile en zayıf bağıntıya sahipti. Bununla beraber, şefkat ve kişilerarası hassasiyet yönleri, genel zihinsel yeteneğin orta derecede güçlü öngöstergeleriydi ve nezaket yönü, kimi bilişsel yeteneklerle olumsuz biçimde bağlantılıydı.
Kısaca söylersek, eldeki veriler en az iki şeyi ortaya koydu. Öncelikle, önem taşıyan bağıntıların büyük kısmı, ‘Büyük Beş’ seviyesinden daha çok yüzey seviyesinde gerçekleşir. Bu daha kişiye has niteliklerin görmezden gelinmesi, kişilik ve bilişsel yetenek arasındaki mühim bağlantıları gözlerden gizler. Ones, “İnsanları temel türlere ayırmak mantıklı” diyor. “Buna karşın, sadece kişiliğin pek çok ayrıntısını bir araya getirdiğimizde mühim olan ve bir bireyi eşsiz hale getiren özelliklerin oluşturduğu bütünü görürüz.”
İkinci olarak, klişelerimizin büyük kısmı yanlıştır. Mutlu, ilgili ve şefkatli insanların karamsar ve ilgisiz akranlarına kıyasla daha zeki olma ihtimali daha yüksektir.
DIŞADÖNÜK OLDUĞUNUZDA NE BEKLENİR?
Ones, herhangi bir nedensel iddiaya karşı uyarıda bulunuyor. Neticede bunlar yalnızca bağıntılar ve araştırmacıların kişilik özellikleri ve yetenek gruplarının hep beraber nasıl işlediğini kesin biçimde değerlendirmeleri zaman gerektirir. Yine de ilgi çekici bir ihtimal, bir kısım kişilik türlerin bilişsel açıdan üretici faaliyetlerde bulunma ihtimalinin daha yüksek olması. Bu durum, açıklığın (yani yeni görüş ve deneyimlerle etkileşime girme hevesinin) ve (dışadönüklüğün bir yönü olan) aktifliğin neden zekâ ile olumlu bir bağlantısı olduğunu izah edebilir.
Zekânın yaşamı kolaylaştırması, bu sayede olumsuz yöndeki duygusallığı azaltması ve kişiyi daha az ihtiyatlı ve daha şefkatli olmaya yönlendirmesi de mümkün. Dahası, zenginlik ya da sağlık gibi bilişsel yetenekleri artıran ve bazı kişilik tiplerinin önünü açan üçüncü bir etken de söz konusu olabilir. (Stanek ve Ones, sonbaharda her şeyin nasıl bir araya geldiğine dair düşüncelerini ayrıntılı biçimde anlatacak bir kitap yayınlayacaklar.)
Ones, “Paket servislerden biri basitçe bu düzgün bağlantılardır; yani, empati kurma yeteneğine sahip insanlar, mutlu insanlar, açık fikirli insanlar diğerlerinden daha zeki olma eğilimi gösterirler” diyor: “Ne var ki mesele bundan daha büyük.”
Stanek ve Ones, kişiliğin ve bilişsel becerilerin neden bir araya geldiğini ve sonuçta bu bilginin insanların başarı durumunu nasıl ideal bir hale getirebileceğini daha iyi anlamak amacıyla bu bilgiyi kullanmaya yoğunlaştılar. Ones, “Şu anda şirketler sizi anlamak ve etkilemek için bilgileri kullanıyorlar” diye izah ediyor: “İnsanların kendilerini daha iyi anlamalarını istiyoruz; böylece kendileri için en uygun olan işleri, arkadaşları, şehirleri, romantik partnerleri ya da onlar açısından önem taşıyan diğer şeyi belirleyebilirler.”