CHP Genel Başkan Adayı Örsan Öymen Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı.
CHP’nin temel ilkelerinden ve özünden koptuğunu, CHP’nin CHP’li olmayanlar tarafından işgal edildiğini ve parti içi demokrasinin de işletilmediğini gördüğüm için, ahlaki ve siyasi bir sorumluluğun gereği olarak, CHP genel başkan aday adayı oldum.
Sosyal medya mesajlarından ve bize doğrudan gelen tepkilerden anladığımız kadarıyla, CHP tabanından ve seçmeninden bize yönelik destek, mevcut genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na ve diğer aday adayı Özgür Özel’e yönelik destekten daha fazla.
‘MEDYA AMBARGOSU VAR’
Bize uygulanan medya ambargosuna, sınırlı olanaklarımıza, arkamızda genel merkezin, belediyelerin, TBMM olanaklarının ve sermayenin olmamasına rağmen, böyle bir tablonun ortaya çıkması oldukça önemlidir. CHP seçmeninin ve tabanının bu eğilimi, kurultayda oy kullanacak olan delegenin tercihine yansıyacak mı, yansımayacak mı hep birlikte göreceğiz. Delege, CHP seçmeniyle ve tabanıyla inatlaşırsa, CHP gelecekte çok daha büyük sıkıntılar yaşayabilir, bölünebilir, parçalanabilir ve çok daha büyük oy kayıpları yaşayabilir. Ayrıca kurultayda biz kazanırsak CHP’nin önü yerel seçimlerde de açılır. CHP sağa savrulmaya, AKP’yi taklit ederek politika yapmaya devam ederse, 13 yıldır girdiği tüm seçimleri nasıl kaybettiyse bu belediye seçimlerini de kaybeder.
Ekibimiz, kadromuz, Mustafa Kemal Atatürk’ün Aydınlanma devrimlerine, CHP’nin kurumsal kimliğine, parti programında ve tüzüğünde yer alan temel ilkelere bir bütün olarak ve samimi olarak inanan herkestir.
Kazanırsak ilk yapacağımız şey, bir yandan belediye seçimleri için adayları belirlemek, diğer partilerle ittifak çalışmalarını, partimizi zarara uğratmayacak biçimde yeniden yapılandırmak; bir yandan, partimizin temel ilkelerine dönülmesini sağlamak, bir yandan da parti içi demokrasinin tüm gereklerini yerine getirmektir.
Genel merkez yönetimine yönelik tepkilerden dolayı kongrelere ilgi oldukça düşük, heyecan da oldukça zayıf. Siyaset bir ideoloji, ilke ve dava için yapılır. İdeoloji, ilke ve dava olmayınca siyaset, makam ve mevki için köşe kapmaca ve çıkar paylaşma oyununa dönüyor. CHP’nin bu hastalıktan mutlaka kurtulması gerekiyor.
Genel merkez yönetimi statükoyu, parti içi despotizmi, kimliksizleşmeyi ve seçimlerde sonsuza dek yenilmeyi temsil ediyor. Değişim istediğini iddia eden kadrolar da yeni değil ve neyi değiştirmek istedikleri açık ve seçik değil. Öte yanda, ister genel merkezciler olsun ister onlara muhalif gibi görünenler olsun, genel seçimleri kazanmak için AKP’yi taklit edenler, genel seçimi kaybedince, şimdi kurultayı kazanmak için, Atatürk’ü taklit ediyorlar. Biz sıradan ve olağan bir siyaset yapmak ve siyaset kariyeri yapmak için yola çıkmadık. Biz, önce CHP’de, sonra Türkiye’de devrim yapmak için yola çıktık. AKP’nin monarşik, oligarşik, teokratik karşıdevrimi ancak böyle yıkılabilir. Bu yıl haziran ayında kurduğumuz CHP İlke ve Demokrasi Hareketi’nin chpilkedemokrasi.org sitesi üzerinden, amacımız, ideolojimiz, hedeflerimiz, çözüm önerilerimiz hakkında ayrıntılı bilgi edinilebilir. Bu metinler bizim aynı zamanda manifestomuzdur.
CHP’nin oyu 12 Eylül’den sonra, Deniz Baykal ve Kemal Kılıçdaroğlu döneminde, yüzde 26’nın üzerine çıkamadı. İsmet İnönü döneminde 1957’de ve Bülent Ecevit döneminde 1977’de CHP’nin oyu yüzde 41’di. Baykal ve Kılıçdaroğlu dönemlerinin ortak özelliği, parti içi demokrasinin yeterince işletilmemiş olması, partinin oligarşik bir yapıya teslim edilmiş olması ve partinin kendi kimliğinden ve ilkelerinden uzaklaşmış olmasıdır.
‘KISIR DÖNGÜYÜ KIRACAĞIZ’
Bu süreç Baykal döneminde başladı, Kılıçdaroğlu döneminde azami seviyeye ulaştı. Parti meclisi üyesi olduğum dönemde Baykal’a yönelttiğim eleştirilerin aynısını bugün Kılıçdaroğlu’na yöneltmek zorunda kalıyorum. İsimler değişti, ama partideki yapısal sorunlar ne yazık ki değişmedi. Biz, parti içi demokrasi sürecini yeniden işleterek, partinin kurumsal kimliğine ve ilkelerine kavuşmasını sağlayarak bu kısır döngüyü kıracağız. Biz, sadece bir şey diyerek değil, bir şey yaparak bu oranı yükselteceğiz.
CHP’nin parti programındaki ve parti tüzüğündeki temel ilkeler şunlardır: Cumhuriyetçilik, halkçılık, devletçilik, laiklik, milliyetçilik, devrimcilik, sosyal demokrasi ve demokratik solculuk.
Genel başkan dahil, CHP üyesi olan herkes bu ilkelere bir bütün olarak uymakla yükümlüdür.
‘YÖNETİM LAİKLİKTEN UZAKLAŞTI’
CHP yönetimi genel başkanlık seviyesinde, eğitimin, siyasetin, devlette kadrolaşmanın dinselleşmesine ve köktendinci yaşam tarzının herkese dayatılmasına yönelik etkili ve yeterli bir tepki vermeyerek laiklik ilkesinden uzaklaştı. CHP yönetimi ayrıca halkçı ekonomi politikalarından uzaklaştı, bu ilkeler sözde kaldı. Tüm ülkede ücretsiz ve kaliteli eğitim, sağlık hizmetlerinin verilmesi konularında sol politikaların ve projelerin geliştirilmesinde yetersiz kalındı.
‘ÖNCELİK SOLDA İTTİFAK’
Bizim için öncelik solda ittifak ve işbirliğidir. Ancak, anayasada ifade edilen, demokratik, laik, sosyal hukuk devleti ilkesine inanmış olan merkez sağ partilerle de bir ittifak veya işbirliği yapılabilir. Anayasadaki bu maddeyle sorunu olan siyasi partilerle kesinlikle ittifak ve işbirliği yapmayız.
‘SİYASETE KALİTE GETİRMENİN ZAMANI’
Bunu söyleyenler Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihini çok iyi bilmiyorlar. Ben “eski” Türkiye’nin Türk tipi siyasetçisiyim. Bunu anlamak için Atatürk’ün, İsmet İnönü’nün, Bülent Ecevit’in, Erdal İnönü’nün entelektüel, bilgili, akıllı, donanımlı, ilkeli, ideolojik, güven veren, dürüst ve samimi siyasi tarzına bakmak yeterli olacaktır. Erdoğan veya Kılıçdaroğlu tipi popülist bir siyasetçi olmadığım kesin ama CHP’nin tarihiyle ve kurumsal kimliğiyle uyumlu bir siyasetçi olduğum da bir o kadar kesin. Siyasete yeniden kaliteyi getirmenin zamanının geldiğini düşünüyorum.