AKP Rize İl Başkanlığı yöneticisi ve ÇAYKUR Rizespor Başkan Yardımcısı Ali Haydar Er’in, akrabası olan ve yıllar önce trafik kazasında yaşamını yitiren eski ANAP Rize İl Başkanı Kemal Er’in üç çocuğuyla mahkemelik olduğu ortaya çıktı. Kemal Er’in çocukları, babalarının ölümünden sonra kendilerine vasilik yapan Ali Haydar Er hakkında, eski Başbakan Mesut Yılmaz‘ın kendileri için gönderdiği paralar da dahil olmak üzere ailenin paralarını zimmetine geçirdiği iddiasıyla 2011 yılında dava açtı. Dava 11 yıldır sonuçlanmadı. Er kardeşlerin avukatı İbrahim Arslan, Ali Haydar Er hakkında, vasi olarak tutması gereken defterleri tutmadığı gerekçesiyle suç duyurusunda bulunduklarını açıkladı.
AKP Rize İl Başkanlığı’nda daha önce yönetim kurulu üyeliği ve il başkan vekilliği yapan, halen il disiplin kurulu üyesi ve ÇAYKUR Rizespor Kulübü Başkan Yardımcısı olan Ali Haydar Er hakkında 11 yıldır süren zimmet davasının hikayesini, trafik kazasında yaşamını yitiren eski ANAP Rize İl Başkanı Kemal Er’in üç çocuğundan biri olan Yavuz Er, ANKA Haber Ajansı’na şöyle anlattı:
“BABAM ONU BÜYÜTTÜ, ONA GÜVENDİK, O İSE HAKKIMIZI YEDİ”
“Biz, üç kardeştik yetim kaldığımızda. Ali Haydar’ı babam büyüttü. Bizim evimizde yıllarca kaldı, babam büyüttü. Babam ölünce ‘Kemal dayıma vicdan borcumu ödemek için ben vasi olmak istiyorum’ dedi kendisi. Amcalarım da bunu kabul edince Ali Haydar Er vasi atandı. Biz, kendisine çok güvendik. Çünkü rahmetli babam büyüttüğü için onun vasi seçilmesini biz de çocukken istedik. Bir abi gibi gördük ister istemez, bizden büyüktü çünkü. O dönemde vasi olarak atandı ama biz ondan hiçbir şekilde iyi bir destek göremedik. O, bizim hakkımızı yedi.
“BİZE HESAP VERMEDİ, DAVA AÇTIK, YARGITAY BİZİ HAKLI BULDU”
Hep amcalarımızın evinde büyüdük, yıllar sonra bir anlaşmazlığa düştük. Bu konuda, dedik ki bir araştırma yapalım, çünkü bize hesap vermedi. Vasi olduğu için biz de dedik ki ‘Bize bir hesap verebilir misin, biz küçükken ne yedik, ne içtik’ diye sorduk. ‘Belki sana borcumuz var.’ Öğrenmek istedik. O zamanlar muhasebe ofisimiz vardı, bize aitti. Rahmetli Necati Er diye amcamızın oğlu vardı, babamın amcasının oğluydu, o işletiyordu. O, yıllarca bize para yatırdı. Ama Ali Haydar vasi olduğu için ona parayı vermiş oldu. Bu sefer bütün paralar Ali Haydar Er’de birikmiş oldu. Ben, ortanca abim ve büyük abimle bir araştırmaya girdik. Bankalardan dekontlar almaya başladık. Dekontlar gelince baktık ki bize haksızlık ediliyor ve hemen 2011 yılında dava açtık. Mahkeme zaman aşımı nedeniyle davamızı reddetti, ardından Yargıtay’a başvurduk. Yargıtay bizi haklı buldu, yeniden dava açtık. Bu konuda avukat İbrahim Bey’e geldik, o da bize çok yardımcı oldu. Mesut Yılmaz, bize para göndermişti. 2002’de benim hesabımdan kendi hesabına para aktarmış, reşit olduğum halde. Bankalardan, biz reşit olduktan sonra Ziraat Bankası’ndan kendi hesabına, bizim babadan kalan emekli maaş paralarımızı da çekmiş. Kendisine ‘Hesapları oturup konuşalım’ dedik ancak bize hesap vermeyince hukuki bir süreç başlattık.
“HUKUKİ MÜCADELEMİZİ SONUNA KADAR SÜRDÜRECEĞİZ”
Biz küçüktük tabii, ‘Bu kadar altın var’ dediler. O konuda bize dese ki ‘hiç altın yok’, biz de öyle bilecektik. Biz ‘Hesap ver’ dediğimizde hesabı veremedi, biz de hukuki süreci başlattık. Biz ona gittiğimizde bize hesap vermedi zaten, vermek istemedi ve bize ‘Gidin istediğiniz hukuk yoluna başvurun’ dedi. Tabii bunu derken bizim evrak bulamayacağımızı düşündü. Çünkü 1991 evraklarıydı bunlar. Mahkemeye sunduğumuz evrakların arasından Mesut Yılmaz‘ın gönderdiği paraların evrakları da var.”
“MESUT YILMAZ 3 KEZ PARA GÖNDERDİ, PARALAR YOK”
Mesut Yılmaz‘ın kendilerine gönderdiği paralar konusunda da konuşan Yavuz Er, konuşmasını söyle sürdürdü:
“O zamanın parasıyla bir kere 1996’da 670 milyon, ikincide 400 milyon ve son olarak 30 milyon var. Mesut Yılmaz üç defa para göndermiş gözüküyor. Onun haricinde avukat İbrahim Bey, dekontlarla konuşuyoruz, 2002 yılında da 29,5 milyar, abimin ve benim hesabımdan Ali Haydar Er’in kendi hesabına geçiriyor. Babam öldüğünde, arabaları var, babama ait, onları satmış. Kira gelirlerimiz ortada yok, çay paramız ortada yok, altınlarımız yok. 13-14’e yakın belgeli evrakımız var bu konu hakkında. Ama netice alamıyoruz bilirkişilerden. Biz de artık hukuk davasına devam ediyoruz.”
“BİZİM KÜLTÜRÜMÜZDE YETİM HAKKI YEMEK GÜNAHTIR”
Er kardeşlerin avukatı İbrahim Arslan ise Ali Haydar Er’in zimmetine para geçirdiğinin bilirkişi raporlarıyla tespit edildiğini, cezalandırılması için Rize Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunduklarını belirterek şunları söyledi:
“Biz, bir sosyal sorumluluğun gereğini yerine getirmek için bu davayı aldık. Çünkü bizim kültürümüzde yetim hakkı yemenin ne kadar günah olduğunu bize öğrettiler. Bu bilinçle bu davaya girdik. 2011 yılından beri de bu davayı devam ettiriyoruz. İlk bana geldiklerinde dava aşama kaydedememişti. Daha önce başka bir avukatla açmışlardı, Trabzon’dan bir avukattı, bir sonuca gidemediler. Zaten Trabzon’dan da biraz takip edilmesi zordu. Adaletsizliği gördüm, yetim hakkının ne kadar kıymetli olduğunu bildiğimiz için bu işe girdik.
“VASİ OLARAK TUTMASI GEREKEN DEFTERLERİ TUTMADI”
İlk dava, zaten alacak davası olarak açılmış. Vasilik görevini sonlandırmak için sulh hukuk mahkemesine başvuruyor karşı taraf. Ancak sulh hukuk mahkemesi bunu reddediyor, bilirkişinin hazırladığı son raporu kabul etmiyor. Yasal olarak tutması gereken defterleri tutmadığından dolayı reddediyor. Bu kararı üst mahkemeye götürüyorlar ve üst mahkeme de bu itirazı reddediyor, karar kesinleşiyor bizim lehimize. Bu da şu anlama geliyor, vasilik görevini gereği gibi yerine getirmediğini ortaya koymuş oluyor. Yani açıkça suç işliyor ve biz suç duyurusunda bulunduk, Rize Cumhuriyet Başsavcılığı bu konuda gerekli soruşturmaları başlattı. Aynı şekilde hukuki yönden de tazminat davamız devam etmekte. Şu an bilirkişi aşamasındayız. Bilirkişi raporları haklılığımızı ortaya koyuyor. Ancak biz yine de bu miktarın yetersiz olduğunu düşünüyoruz. Tam olarak mahkemeye yansıyan bilirkişi raporlarında bizim umduğumuz şekilde bir rakam gelmediği için devamlı bilirkişi raporlarını yenilemek zorunda kalıyoruz. En son raporumuzda, Ali Haydar Er’in 250 bin lira civarında bir rakamı kendisine kullandığını görüyoruz.”
“BİLİRKİŞİ RAPORLARI BİZİM HAKLILIĞIMIZI ORTAYA KOYDU ANCAK YETERLİ BULMADIK”
İşin ilginç tarafı, bu paralar nedense bilirkişi raporlarına konu edilmiyor. Dosya içerisinde Ali Haydar Er’in sorumlu olduğu, yani gelir olarak kullandığı 14 ayrı belgeleri de koyduk ancak nedense bilirkişiler bu paraları hiç hesaplamaya dahil etmiyorlar. Buna itiraz ediyoruz, devamlı itirazımız bu yönde oluyor zaten. Son gelen bilirkişi raporunda da eksiklik var. Onda da söz konusu paralar dahil edilmemiş. Biz, ona da itiraz ettik. Yeni bir bilirkişi raporu talep ediyoruz. Diğer yönden de şahsın sorumluluğu için soruşturma başlatılmış durumda. Şikayetimizi yaptık, soruşturma başlatılmış durumda. Fiili olarak vasiliği devam etmiyor ama sonuçta defterleri tutmadığından dolayı, raporunu veremediğinden dolayı hukuki ve cezai sorumluluğu devam ediyor. Ali Haydar Er, vasilik görevini suiistimal etmiş, kendi çıkarı için kullanmıştır.”