Yargıtay’ın haklarında verilen hükmü bozmasının ardından 28 Şubat davası kapsamında 16 sanığın yeniden yargılandığı davaya Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Duruşma, Mahkeme Başkanı tarafından 5 numaralı CD hakkındaki Adli Tıp Kurumu (ATK) raporunun okunmasıyla başladı. ATK raporunda 5 numaralı CD’de yer alan dosyaların dönüştürülmeden önceki türünün tespitinin mümkün olmadığı ifade edildi.
Bunun üzerine söz alan sanık avukatlarından Aykan Akkaçmaz, “Dönemin savcısı Word belgesini tarayıp bize PDF olarak sunmuştur. Biz de savunmalarımızı buna göre hazırladık. İstanbul Adliyesi’nde belgenin orijinal hali Word şeklinde. Karargah Evleri dosyasının kumpas olduğu ortaya çıktı. Tamer Tatar’ın getirdiği Karargah Evleri dosyasından devşirildiğini düşündüğümüz 5 numaralı CD’den çıkan Genelkurmay belgelerinin üstünde 03 kodları var. Karargah Evleri’nin kumpas olduğu sabit. Burada da aynı kodlar var. CD 5’in uydurma bir delil olduğu kanaatindeyiz. Bu esas olmamalıdır.” talebinde bulundu ve ”Tamer Tatar’a gönderildiği iddia edilen askeri belgeler FETÖ’cü savcılara veriliyor hatta biri firari. Ayrıca Tamer Tatar bu belgelere yama yapıyor. Tamer Tatar’ın Bank Asya hesaplarına ve yurt dışı ziyaretlerine rağmen ne hikmetse sadece 2 yıl 2 ay ceza almıştır” diye konuştu.
”FETÖ’CÜ TUTUKLU SAVCI TARAFINDAN İDDİALAR SUNULDU’
Sanık avukatlarından Mehmet Sever de “Bu davada yargılanan kişiler 7 Nisan toplantısı ile ilgili yargılanmaktadırlar. Bu 7 Nisan toplantısına dair soruşturmanın genişletilmesi talebim var. FETÖ’cü tutuklu savcı Kemal Çetin tarafından bu iddialar sunulmuştur. FETÖ’nün kumpas ve yalan delil üretmekte olduğunun ne kadar usta olduğu tüm yargılamalarda ortaya çıkmıştır. FETÖ örgüt üyeliğinden mahkum olan ve yardımdan ceza alan ve bu dosyaya bilgi ve belge sunan kişilerin dosyaları sunulmalıdır. Bu dosyalar bu davadaki süreci etkileyecek derecede önemlidir” talebinde bulundu.
ZEYBEK: TANSU ÇİLLER DE İÇİNDE OLMAK ÜZERE HİÇ KİMSE 18 MADDEYE İTİRAZ ETMEDİ
Duruşmada tanık olarak dinlenen dönemin Devlet Bakanı-Hükümet Sözcüsü ve ATA Parti Genel Başkanı Namık Kemal Zeybek, şunları söyledi:
”Refah Yol hükümetinde Devlet Bakanı ve Hükümet Sözcüsüydüm. Doğru Yol Partisi adına bir hafta ben sözcülük yapardım bir hafta Refah Partisi adına Abdullah Gül. Dolayısıyla hükümetin içindeydim. 12 Eylül sonrasında MHP ve ülkücü kuruluşlar davasında devleti cebir ve tehditle yıkmak suçlamasıyla tutuklandım, idamla yargılandım ve aklandım. Yeminime sadık kalarak söylüyorum o dönemde herhangi bir şekilde darbe söz konusu değildi ne klasik bir darbe ne de postmodern darbe. Eğer MGK’da kararlaştırılan 18 maddeden söz ediliyorsa Süleyman Demirel’in bana söylediğini söylüyorum ‘8 saat boyunca Başbakan hiçbir konuya itiraz etmedi hatta başını sallıyordu. MGK’da kararlaştırılan 18 maddeye aynen katılıyorum. Biz de o görüşteyiz. Devlette irtica vardır hatta 200 yıldır vardı’ dedi. Bakanlar Kurulu’nda görüşüldü ve Tansu Çiller de içinde olmak üzere hiç kimse bu 18 maddeye itiraz etmedi.”
‘TOPLUMUN GERİLDİĞİ BİR GERÇEK VE BU GERGİNLİK DE MGK’YA YANSIDI BU KARARLAR ÇIKARILDI’
”Refah Partisi iktidara gelince ve Necmettin Erbakan’da başa gelince sanki yeraltında bekleyen örgütler bir anda ortaya çıktı ve ‘gün bizim günümüz’ dedi. Tarikat şeyhleri olduğu iddiasıyla bir takım insanlar Başbakanlık konutuna çağrıldı ve iftar yemeği verildi” diyen Zeybek, şöyle devam etti:
“Bir örnek daha vermek istiyorum. Ben aynı zamanda Basın Yayın’dan Sorumlu Devlet Bakanıydım. Gazetelerde Refah Partisi Genel Sekreteri Oğuzhan Asiltürk diyor ki ikindi namazı da tatil olsun. Dedim ki sayın başbakanım siz artık başbakansınız güzel işler de yapıyorsunuz. Ama artık dini siyasete alet etme işini bırakın ne demek ikindi namazı tatil olsun. ‘Oğuzhan öyle bir şey söylemez’ dedi. Dolayısıyla toplumun gerildiği bir gerçek. Dolayısıyla bu gerginlik MGK’ya da yansıdı ve bu kararlar çıkarıldı. Darbe zorlamayla olur ancak benim kanaatimce asla bir darbe girişimi söz konusu değildir.
‘GENERALLERİN HÜKÜMET ÜZERİNDEKİ BASKISI ASLA SÖZ KONUSU DEĞİLDİR’
2 yıl sonra Tansu Çiller Başbakan olacaktı ama Türkiye gerçekten çok gerilmişti ve bu gerginliği gidermenin bir yolu olarak da Tansu hanım Başbakan olursa bu kabaran gerginlik halkımızın daha sakin olabileceği düşünüldü buna Erbakan da razı oldu ama o dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel başka yönde bir karar verdi. Dolayısıyla Mesut Yılmaz’a verdi hükümeti ve buna Tansu Çiller ‘darbe’ dedi. Generallerin hükümet üzerindeki baskısı asla söz konusu değildir.
‘O DÖNEMİN ŞARTLARINDA BİR DARBE DÜŞÜNCESİ OLSAYDI BU YAPILIRDI VE BUNU KİMSE ÖNLEYEMEZDİ’
Sincan’dan tankların yürüme iddiası da bana gülünç geliyor. Sonradan öğrendik normal bir geçişmiş. O gün tankların Sincan’dan yürümesi ile 4 ay sonra hükümetin düşmesinin arasında bir bağlantı olduğu iddiası oldukça gülünç. Ben sanıkları tanımam. Batı Çalışma Grubu sanki bir cuntaymış gibi anlatıldı. Ancak bir çok bakanlıkta çalışma grupları kuruldu. O dönemin şartlarında bir darbe düşüncesi olsaydı bu yapılırdı ve kimse de bunu önleyemezdi.”
BİR SONRAKİ DURUŞMA 9 EYLÜL’DE
Mahkeme sanık avukatlarının ATK raporu hakkında beyan vermesi için bir sonraki duruşmaya kadar süre tanırken savunma delili olarak dosyaya celbi istenen Deniz Ay, Gökhan Eski ve Tamer Tatar’ın dosyaya katkısı olmayacağı gerekçesiyle bu taleplerin reddine karar verdi ve bir sonraki duruşmayı 9 Eylül saat 10.30’a erteledi.
Duruşma sonrası açıklamalarda bulunan Namık Kemal Zeybek, ”28 Şubat’ın darbe olduğuna yönelik tüm savlar tutarsız ve temelsizdir. Böyle bir şey olmamıştır. Şimdi yargılanan generaller, subaylar o süreçte vatana büyük hizmet etmişlerdir ve gerginleşen ortamı soğukkanlı şekilde sakinleştirerek görevlerini yapmışlardır” diye konuştu.