Son dönemde, kıyamet sonrası kurgusunu taşıyan film ve dizilerde sıklıkla karşımıza çıkmaya başlayan Norveç’in Svalbard takımadalarının bir parçası olan Spitsbergen’deki Svalbard Küresel Tohum Deposu, merak uyandırıyor.
Dünya genelinden toplanan 1,1 milyondan fazla tohum çeşidinin saklandığı 130 metre uzunluğundaki 4.5 milyon tür meyve, sebze ve tahıl tohumu koruma altına tutan bu sığınak, gerek olası bir küresel yıkımdan sonra hayatta kalanlara umut, savaşlarla ve yıkımla karşılaşan insanlar için ise yeni bir başlangıcı simgeliyor.
Dünyanın en büyük tarımsal biyolojik çeşitlilik koleksiyonunu barındıran bu tohum deposu, silahlı muhafızlar tarafından korunuyor.
Peki ama 2008 yılında açılan ve aradan geçen kısa zamanda adından sıkça bahsettiren söz konusu deponun kurulmasının amacı ne? Kimsenin girmesine izin verilmeyen, oluşturduğu gizemli hava nedeniyle filmlere ve dizilere dahi konu olan bu yapının öyküsüne gelin isterseniz ayrıntısıyla bakalım.
TOHUMLAR DÜNYADAKİ KIYAMETLERDEN KORUNUYOR
Öncelerde “insanlığın kıyamet deposu” olarak adlandırılsa da, proje koordinatörü Asmund Asdal, “Sadece kıyamet sonrası dünya için hazırlanan bir depo değil bu. Bunu küresel çapta tarımsal biyolojik çeşitliliği içerisinde barındıran bir gen bankası olarak görmek daha doğru” diyor.
Binanın içinde 13 bin yıllık tarım tarihinin olduğunu belirten uzmanlar, tohumların doğal yollardan çoğaltılarak araştırmacılara ve çiftçilere dağıtıldığını belirtiyor. Asdal, “Bunlar eşsiz genetik mirasımız. İnsanlar evlerindeki tohumlarını kaybederse tüm genetik kodlarını kaybedecektir” ifadesini kullanarak, tohum deposunun önemine vurgu yapıyor.
Tohum deposu gerçek anlamıyla ilk kez Suriye Savaşı sırasında tarlalarını ve tohumlarını kaybeden Suriye halkının imdadına yetişti. Suriye’deki atalık tohumları envanterinde bulunduran depo savaşın ardından Suriye’ye kendi tohumlarını gönderdi.
Crop Trust’ın direktörü Marie Haga ise “Dünyada her gün irili ufaklı kıyametler meydana eliyor. Genetik kodlarımız ise bu yıkımlarda dünyadan kaybolup gidiyor” diyor.
Dünyanın her yerinden yerel tohumlar Svalbard Küresel Tohum Deposu’nda toplanıyor… Fotoğraf: Alamy
NEDEN GÖZLERDEN UZAK BİR BÖLGEYE İNŞA EDİLDİ?
Depodaki tohumların durumunu ve yeni tohumların envantere kaydedilmesi için yılda 3-4 kez Svalbard’u ziyaret eden Asdal, buna benzer tohum depolarının daha fazla yerde kurulması gerektiğini şiddetle tavsiye ediyor.
Bununla beraber, Svalbard Küresel Tohum Deposunun esrarengiz görünüşünün yanı sıra, bulunduğu yer de bir o kadar ulaşılmaz. Svalbard ticari uçakların dahi geçmediği bir konumda bulunuyor.
Longyearbyen kasabası dışında uçsuz bucaksız beyaz bir düzlükte aniden karşınıza çıkan dikdörtgen beton kapı “kıyamet deposu” tanımına oldukça uygun bir görünüm sunuyor. Peki ama depo neden kimsenin yaşamadığı veya hiçbir kara taşıtının ulaşamadığı bir yere inşa edildi?
Svalbard tohum deposunun yöneticilerinden Bente Naeverdal, “Dünya üzerinde yaşanan savaşlardan ve terörden, kısacası korktuğumuz hemen her şeyden uzakta” diyerek, tohumların insanın ayak basmadığı güvenli bir bölgede tohumların saklandığını söyledi.
Grafik: Harun Elibol
ENERJİ GİTSE BİLE TOHUMLAR 200 YIL KORUNACAK!
Modern endüstriyel toplumun her geçen gün gezegen için daha da tehlikeli hale geldiği görülüyor.
Ortaya çıkan yeni tür mikroplar ve iklim değişikliğinin oluşturduğu küresel felaket tablosuna karşı Nuh’un Gemisi’ne benzetilen bu gizemli deponun içi ise 1 milyon tohumun ve 5 bin bitki türünün hayatını sürdürmesi için özel sistemler barındırıyor.
Dağın derinliklerine doğru uzanan üç büyük odadan oluşan tesisin giriş kısmı -18 derecelik giriş kısmıyla uzun depolama için ideal bir ortam sağlıyor.
Bununla birlikte, tesis yöneticileri bir felaket senaryosunda sıcaklığı sabit tutmak için gereken elektrik ve soğutma sistemleri devre dışı kalsa bile depodaki doğal soğukluk sayesinde tohumların bozulmadan 200 yıl saklanacağını ileri sürüyor.
Depo, bir depreme veya nükleer saldırıya dayanacak şekilde inşa edilmiş. Milyonlarca tohumu içinde barındıran depoyu ise silahlı muhafızlar koruyor… Fotoğraf: AP
ATALIK TOHUMLARI KORUYAN BİR SIĞINAK
Özellikle tesisin içinde kurulan laboratuvarda, vakumlu gümüş poşetlerde saklanan tohumlar, kategorilere ayrılarak özenle tasnifleniyor. Bakıldığında hiçbir parasal değeri olmayan bu tohumları envanterine katan tesis, küresel gıda güvenliğini ve önümüzdeki yıllarda meydana gelebilecek gıda krizine karşı insanlık için adeta bir umut sığınağı.
Son 50 yılda teknolojik ilerleme neticesinde büyük ölçekli tarımsal üretime ağırlık verildi. Geleneksel tarımsal uygulamaların önemli ölçüde değişmesine neden olan bu gelişmelerle mahsul üretimi gözle görülür şekilde arttı. Ancak, biyo-çeşitlilik ise bir o kadar azaldı!
Örneğin, Çin’in 1950’lerde kullandığı katkısız ve doğal pirinç çeşitlerinin sadece yüzde 10’u günümüze kadar ulaşabildi. ABD’de ise 1900’lerin başından bu yana meyve ve sebze “atalık” tohumlarının neredeyse tamamı yok oldu.
‘TOHUMLAR HAYATIN TEMELİ’
Dünyanın tarımsal DNA’sını elinde tutan bu tesis, elinde bulundurduğu genetik çeşitlilik sayesinde dünyanın ve belirli bölgelerin gelecekte karşılaşacağı her türlü zorlukta yetişecek süper tohumları geliştirme yeteneğine de sahip.
Örneğin, envanterde bulunan 200 bin pirinç çeşidinden birinin genetik kodları karşılaşılacak zorluklara daha dirençli olacak. Tesisin bu özelliği, iklim değişikliğinin getirdiği zorluklar açısından da oldukça önemli.
“Pek çok kişi tarımın monokültürel yapısını, mahsul çeşitliliğinin önemini dikkate almıyor. Fakat bu oldukça önemli” diyen Crop Trust’ın direktörü Haga, sözlerini şu şekilde sürdürüyor:
“Tohumlar, tüm hayatın temelini oluşturuyor. Bunu sadece tükettiğimiz besinlerle sınırlı düşünmememiz gerekiyor. Doğal döngünün içerisinde tohumların tüm canlılar için önemi var.”
Küresel Tohum Deposu’nda dünyanın her yerinden toparlanan tohumlar sıra sıra kutulara yerleştiriliyor ve belli kategorilere göre raflara kaldırılıyor. Fotoğraf: AP
KÜRESEL TOHUM DEPOSU NE ZAMAN TASARLANDI?
2008 yılında açılan tohum deposu fikri ise 1980’lere kadar uzanıyor. Crop Trust’ın eski yöneticisi Cary Fowler tarafından tasarlanan tesis, 2001’de BM tarafından imzalanan Uluslararası Tohum Anlaşması sonrasında hayata geçti.
Bunun ardından, Norveç hükümeti projeyi hayata geçirmek için harekete geçti. Amaç, küresel ölçekli bir gen bankası oluşturmaktı. Deponun yapımı için 8.8 milyon dolarlık bir bütçe ayrılmıştı.
Dünya üzerindeki tüm tohumların bir araya getirildiği, dünyanın son umudu olacak bir tohum deposu ulusal tohum bankaları için bir güvenlik ağı olarak kuruldu.
DEPONUN ZAYIF YÖNÜ NEYDİ?
Bütün gizemine ve korunaklı yapısına rağmen Svalbard tohum deposunun da zayıf yanı 2017 yılında ortaya çıktı. Depo tipiye ve dona karşı tasarlanmıştı fakat hiçbir uzman deponun sağanak yağışlara karşı dayanıklı olup olmadığını ölçmemişti.
İklim krizinin bir sonucu olarak, 2017’de Norveç’te başlayan sağanak yağış deponun su basmasına neden oldu. Sızıntının ardından gelen don karşısında uzmanlar ne yapacağını şaşırdı.
İklim krizinin ardından doğadaki dönüşüm karşısında mühendisler harekete geçerek, tünelleri su geçirmez hale getirdi. Su baskınları veya eriyen suyun tahliyesi için yapılan yeni sisteme ise 4,7 milyon dolar harcandı.
Bununla birlikte, depoyu değişen iklime karşı en iyi şekilde yalıtmak için ek olarak 6,3 milyon dolar ek bütçe de çıkartıldı. Statsbygg iletişim direktörü Hege Aschim, “Şimdi her zamankinden daha sıcak bir iklime, daha fazla yağmura hazır olacağız” diyor.
Dünyanın dört bir yanındaki tohum bankaları, Svalbard Küresel Tohum Deposuna kendi tohum koleksiyonlarını göndererek, olası bir doğal afette yerel tohumlarını kurtarmayı hedefliyor. 1,1 milyon tohumlar coğrafya ve ülkelere göre tasnifleniyor. Fotoğraf: AP
SVALBARD KÜRESEL TOHUM BANKASI’NIN TÜM BİLİMEYENLERİ
Elbette, sivillerin girişine izin verilmeyen Svalbard Küresel Tohum Deposuna dair en çok merak edilenlerin başında şunlar geliyor:
- Tesis deniz seviyesinden 121 metre yükseğe inşa edilmiş. Bu seviyede havadaki nem bir hayli düşük seviyede.
- Tohumlar tesise geldikten sonra kutuların içinde tohumdan başka bir şey olmadığına emin olmak için güvenlik taramasından geçiyor. Ardından kutular analiz edilerek etiketlenme işlemine geçiyor; raflara yerleştirme işlemleri başlıyor. Bunun ardından tohumlarla ilgili bilgiler halka açık bir veri tabanına yükleniyor.
Uluslararası Mısır ve Buğday Geliştirme Merkezi (CIMMYT) uzmanları, buğday tohumu örnekleri paketleyerek, Svalbard Global Tohum Deposu’na benzersiz mısır ve buğday tohumlarını gönderiyor. Fotoğraf: AP
- Svalbard’daki deponun dünya çapında 1700’ü aşkın “kopyası” mevcut. Bunlar gen bankası olarak isimlendiriliyor. Bu küresel ağ, tarım araştırmaları ve yeni türlerin ortaya çıkması için durmaksızın tohum topluyor ve muhafaza ediyor. Ayrıca, bir felaket durumunda şayet ana tohum bankasındaki örneklere zarar gelirse, Svalbard’a yeni tohumların getirilmesi sağlanacak. Bu şekilde, dünyadaki mahsullerin genetik çeşitliliği güvende tutulmuş olacak.
- Tohum deposunun içindeki ısı -18 derece olduğu için çalışanlar özel kıyafetler yardımıyla, kısa zaman dilimlerinde depo da çalışıyor. Yaz aylarında ise Svalbard’da sıcaklık 0 ila 10 derece arasında değişim gösteriyor.
- Norveç’teki tüm kamu binaları kültürel merkez statüsünde görüldüğü için kamu binaları sanat eseri kategorisinde değerlendiriliyor. Bu nedenle gizemli havasıyla insanı ürperten Norveç kültürünün bir ürünü.
- Depoya girmek isteyen görevlilerin her birine ait özel şifreleri bulunuyor. Ayrıca, görevlilerin depoya girmek için beş şifreli kapıdan geçmesi gerekiyor.
- The Crop Trust, yetkilileri ise adada bulunan çok sayıdaki kutup ayısının doğal bir güvenlik duvarı sağladığını ileri sürüyor.
- 2008 yılında açılan deposunda toplanan tohumların toplamı 1,1 milyondan fazla tohum örneği var. Her bir tohumun ise 500 farklı örneği bulunuyor. Deponun üç ana odasının her birinde 4,5 milyon numune depolama kapasitesi bulunuyor.
- 2015 yılında, Suriye’de bulunan ICARDA Tohum Bankası savaşta ciddi yara aldı. Ardından, ICARDA’nın yardımına Svalbard Küresel Tohum Deposu yetişti. Suriye’nin yerli buğdayları Suriye’ye gönderildi. Bu da tohum deposunun küresel önemini gösteriyordu. Tohum deposunda çalışan uzmanlardan Lydia Ramsey, “Bu örnek, deponun neden önemli olduğunu gözler önüne seriyor. Bu koleksiyonun kaybolması gezegenin DNA’sının kaybolması anlamına gelir. Yeri ise asla doldurulamaz. İnsanlar depo için dünyanın ‘sigorta poliçesi’ diyor. Son derece doğru bir benzetme” ifadesini kullanıyor.